Abone Ol

           Sayısı yüzbinlerle ifade edilen Suriyeli mülteci misafirlerimiz var.

Şimdi de IŞİD zulmünden kaçan Ezidiler, Türkiye’nin Doğu illerine gelmektedir.

Her geçen gün de sürekli artmaktadır.

Artık tedbirler alınmakta zorlanılıyor.

Kamplara yerleştirilenler bir şekilde yolunu bulup şehre iniyorlar.

Bu da beraberinde bir takım olumsuzluklar getirmektedir.

Durumu iyi olanlar şehirde geziyor, tozuyor, uluorta oturuyor, müzik dinliyor, hoş olmayan görüntüler sergiliyorlar.

Durumu iyi olmayanlar, gidip ya bir yerlerde, cüzi bir fiyatla çalışıyor ya da kendini acındıracak çeşitli yollarla para topluyorlar, dilencilik yapıyorlar.

Birçok parkın girişlerinde, birçok bankanın duvar diplerinde, bazı caddelerin köşe başlarında bir şekilde dilencilik yapıyorlar.

Kimileri namuslu bir şekilde iş bularak çalışıyor ve ailelerine bakıyorlar.

Kimileri de tezgâhlar kurarak, insanlarımızın saf, masumane, yardımsever gibi zaaflarından istifade ederek, onlardan nemalanma yoluna gidiyorlar.

Dilenciler ( tabiri caizse bizim dilencilerJ) birkaç kuruşla iktifa ederken, bazı Suriyeliler çeşitli bahanelerle, büyük para kazanma derdindeler. “Kira veremiyorum, annemi, babamı kaybettim, kardeşlerime bakıyorum.  Dermansız hastam var…” gibisinden çeşitler yollarla para topluyorlar. Gerçekçi olanları tenzih ederim.

İnsanların çekinerek, korkarak, kızarak kendilerine bakmalarına sebep oluyorlar.

Maddi durumu iyi olanlar, kiraladıkları evlerde, ev sahipleri ve çalıştıkları işyerlerinde patronlarıyla kimi zaman ağız dalaşına girerek tartışıyorlar, kavga, yaralama ve hatta ölümlere varan olayların yaşanmasına sebep oluyorlar. Basında, sıkça bazı Suriyeli gençlerin bir araya gelerek, bazı kişi ve işyerlerinden haraç adı altında paralar topladıklarını şahit oluyoruz.

Evlilik müessesesi tehlikeye girmeye başladı. Suriyelilerden ikinci bir eş alma hevesiyle, birçok Suriyeli kadınla evlendi insanlar.

Ucuz işçi bulan işyerleri, daha önce yüksek ücretle çalıştırdıkları işçileri çıkardılar. Bu da Suriyelilerle bir takım sorunlar yaşanmasına sebep olmaktadır.

Kiraladıkları evlerde, ev sahipleri kiralarını istediğinde ya da biraz daha sakin ve dikkatli olup, yaşam tarzlarına dikkat etmeleri gerektiğini hatırlattıklarında, aralarında münakaşalar olmaktadır.

Çoğu zaman iletişimde nahoş manzaralar ortaya çıkmaktadır.

Bazı Suriyelilerin zamanla yaptıkları bu tahribat ve enkaz, ne kadar sürede tamir edilebilir ve silinebilir, âdeta bir muamma. Güvenlik zafiyetine sebep olan bazı Suriyeliler, kolluk kuvvetlerini fuzuli işgal etmektedirler. Bu da yapılması gereken birtakım projelerin aksamasına sebep olduğunu kanaatindeyim.

Topluma ve çevreye ahlaki değerlere, dini hassasiyetlere dokunulmadığı müddetçe, elbette savaş mağdurlarına kucak açılır, yardımcı olunur, misafirperverliğin en güzel örneği sergilenir.

Konuşma şeklimizin nasıl değişiklik arz ettiğiyle ilgili size enteresan bir olay anlatmak istiyorum.

Küçük oğlum komşumuz olan Suriyeli ailenin çocuklarıyla sokakta bir araya gelip oynuyorlar. Bir akşam eve geldiğinde, “baba galiba ben de Suriyeli, Arap olacağım” dedi. “Neden öyle söylüyorsun oğlum” deyince; “yarım yamalak Arapça öğrendim, Türkçeyi unuttum, Arapça’yı da konuşamıyorum” dedi. “Nasıl yani!” deyince; şimdi onlar bisiklete binerken; bisiklete bindi ben” diyorlar, “artık bende onlar gibi konuşmaya başladım” dedi.

Bir de bu yönüyle düşündüğümüzde, neler olduğunu daha iyi anlayabiliriz.

Bakalım şu an içimizdeki misafirimiz Suriyelilerle, nereye kadar devam edeceğiz?

 

 

Kerim BAYDAK

kbaydak61-artan@hotmail.com