Alidağı Mesire alanı.
Sıkılarak, çekinerek de olsa Alidağında ki çamların arasında, betondan bir masayı işgal ettik. Piknik et mangala başlamadan önce, demli bir tavşankanı çayı içtik.
Hemen her ağacın altı işgal edilmişti. Kimisi masalarda, kimisi yere bir şeyler sermiş oturuyordu. Çam ağaçlarının arasından göğe dumanlar yükseliyordu. Genç yaşlı, kızlı erkekli, top oynuyorlardı.
Bense lavabolara ve çeşmelerin başına gitmelerinden korkuyordum. Çünkü lavabolar lavabo olmaktan çıkmıştı, çeşmeler derseniz, abdest almaya uygun değildi.
Korktuğum başıma gelmişti. Misafirler lavaboya gitmek istediler. Çekinerek de olsa lavaboları gösterdim.
Birkaç dakika sonra kızmış olarak döndüler. “haydi, kalkın, gidiyoruz! ”dediler. Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Ancak “hayırdır ya, ne oldu?” diyebildim. “Bu nasıl bir şeydir, güya WC var, lavabolar var, pislikten geçilmiyor, bunar nasıl insanlar burada piknik yapıyorlar. Kokudan durulmuyor, insanlar temiz hava yerine ancak hasta olmak için buraya gelirler, buranın görevlisi, ilgileneni, sorumlu hiç kimse yok mu, nasıl bir şey bu böyle?” dedi.
Haklıydı, gerçekten WC’ler pislikten, kokudan geçilmiyordu, çeşme muslukları kırılmış, lavabolardan sular sağa sola akıyordu, çamur deryası oluşmuştu.
İnsanlar her şeyi öğreniyor, nedense bir türlü temiz olmayı öğrenemiyor. Hâlbuki ki “Aslan yattığı yerden belli olur” derler; ama nedense bazı insanlar bir aslan kadar bile olamıyorlar. Pikniğe geliyorsunuz güzel, yiyorsunuz, içiyorsunuz o da güzel, hey be mübarekler bari çöplerinizi bir poşete koyup hemen yanı başınızda ki çöp konteynerlerine atsanıza. Elinize yapışmaz, inanın kimse sizi kınamaz da!.. Korkmayın, endişelenmeyin!!! Belki WC ve lavaboların temizliğini görevlendirilen birkaç kişi yapabilir, anladık da, yediğiniz, içtiğinizden kalan artıkları çöpe atmanız için illa ki başınıza bir görevli mi koymak gerekiyor.
Olmuyor piknikçiler, boş zamanını değerlendirmek isteyenler, olmuyor.
Kardeşlerim, güzel insanlar ne olur atmayın, çöplerinizi, artıklarınızı rastgele ortalığa atmayın.
Güzelim Coğrafyamızı kirletmeyin. Yazık etmeyelim, atmayalım, lütfen!!
Hem, bulunduğunuz çevreyi kirlettiğiniz gibi, evinizi de kirletiyor musunuz?
Kabuklu kuruyemişleri, rastgele yerlere atıyor musunuz?
Yaktığınız ateşi, söndürmeden ayrılıyor musunuz?
Sanmıyorum!
Artık kalmayacaklarına kanaat getirince, Alidağ’ının Doğu’sunda ki yüksek bir yerde kalmaya razı ettim. Muhabbetle devam eden mangal ve çay sefasından sonra, biraz yüzlerine gülümseme gelmiş, kızgınlıkları gitmişti. Çam ağaçlarının az olduğu o cepheden Adıyaman ve Kuzey yönünde bakmak, onları hayli rahatlatmıştı. Yer tespiti amacıyla, uçuş hazırlıkları yapan yamaç paraşütçüleriyle derin sohbetlere giren misafirlerimizin rahatlarına diyecek yoktu.
Badem zamanıydı. Ağaçlarda dalından badem toplayan misafirler ve çocukları, akşam kadar vakit geçirdiler. Şehrin karanlığını yırtan ışıkları bir süre seyrettikten sonra, dönüş yolcuğuna başladık. Ana yolda, Abuzer El Gaffar-i ziyaret, ayırımında Adıyaman’ı dört yönden çevreleyen bölgelerde bulunan aslen Şanlıurfalı oldukları bilinen Susam’lı halka tatlı yemeden dönmek olmazdı tabi. Farklı bir damak zevki tatmış olmanın mutluluğu yüzlerine yansımıştı.
Yolda gelirken, mırıldanmalar oluyordu. “Hayırdır ya! Ne mırıldanıyorsunuz?” dedim. “Hiç sorma ya! Allah (CC) kimine nohut veriyor, diş vermiyor; kimine de diş veriyor nohut vermiyor! Sizin bu elinizdeki tarihi, turistik ve inanç değerleri başka illerin elinde olsun, bakın nasıl değerlendiriyorlar, ama siz maalesef bundan faydalanamıyorsunuz? Hâlbuki ne kadar da çok imkânlarınız var.” dediler.
Gelmeden, Adıyaman’ın meşhur çiğköftesinin olduğunu öğrenmiş olmalılar ki “çiğköfte isteriz!” dediler. Biz de misafirin istekleri emir telakki edildiğinden, misafiri memnun etmek adına, çiğköftemizi de afiyetle yedik.
Ertesi gün, yeni yerlere gidebilmek umuduyla dinlenmeye, ölümün küçük kardeşi olan uykuya daldılar.
…Devam edecek.
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com