İnsanlık tarihi ve tarihsel süreç içinde yaşananlar bize diyor ki:
Hiç kimse bir başkası adına sorun çözmez.
Birisinin bir başkası adına sorun çözdüğünün örneği yok. Gücü eline geçiren, önce kendi sorununu çözer. Sıra size hiçbir zaman gelmez.
Eğer böyle olmasaydı sizlerin (halkın) sorunları çoktan çözülmüş olurdu. Bu bağlamda sorunlarımızın çözümünü bir başkasından beklemeyelim.
Seçeceğiniz kişilere bir bakın. Seçtiğiniz kişilerin, dününü ve bugününü karşılaştırın ve sorgulayın. Seçtiğiniz kişinin kendisinin ve çevresinin ekonomik ve sosyal yaşamlarındaki değişimlere bir göz atın. Sonra geriye dönün kendinize ve çevrenize bir bakın.
Sizin ve çevrenizin yaşamlarındaki gelişme ve değişimlere bakın. İkisini karşılaştırın.
Sonra kafanızı yastığınıza koyun ve sakin bir kafayla düşünün. Sonra kendinizi sorgulayın.Kendinizle yüzleşin.Neyi doğru neyi yanlış yaptığınıza bir karar verin.
ÖNERİM
Bilgi baş döndürücü hızla gelişiyor. Bilge ve bilgi teknolojilerindeki gelişme sorunları ve ihtiyaçları yeniden tanımladı. Hiçbir şey yerinde durmuyor. Her şey sürekli değişiyor.
Bilgi ve bilgi teknolojilerinde ortaya çıkan gelişmeler, yeni ihtiyaçlar ve yeni sorunlar ortaya çıkardı. Eski araçlarla ve eski yöntemlerle yeni sorunlara çözüm bulmak olanaksızlaştı. Temsili demokrasi değişen ve dönüşen ihtiyaçlara cevap vermede yetersiz kaldı.
Katılımcı ve çoğulcu demokrasi dönemi başladı. Sorunların çoğulcu ve katılımcı bir anlayışla tartışılarak, bilgi temelinde çözümler üretilmesi dönemine geçildi. 4 yılda bir sandığa gidip oy vererek, Ankara’da sorunların çözümünü beklemek dönemi bitti. Değişen ve dönüşen gelişmelere paralel bizde değişmek, eski alışkanlıklarımızı değiştirmek zorundayız. Bireyler olarak elimizi taşın altına koymalıyız, örgütlenmeliyiz, bizimle ilgili alınan kararlara müdahale etmeliyiz.
Eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik sorunlarını çözmüş, işsizlik ve yoksulluk sorununu çözmüş, halkının refah düzeyini yükseltmiş, demokrasi ve hukuk sorununu çözmüş, hak ve özgürlük sorununu çözmüş, eşitlik ve adalet sorununu çözmüş, toplumsal huzur ve barışa kavuşmuş, ülkelerin izledikleri yol ve yöntem, bizim için örnek ve yol göstericidir.
Bu ülkelerin sorun çözme deneylerinden yararlanmamız gerekir. Bunun utanılacak bir tarafı yok.
Çözüm için bizimde yapmamız gereken işler ve sorumluluklar var. Aktif yurttaş olmalıyız. Hak ve sorumluluklarımızı bilmeliyiz. Haklarımıza sahip çıkmalı, sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz. Verdiğimiz verginin nereye ve nasıl harcandığının hesabını sormalıyız. Verdiğimiz oyu sahiplenmeli ve oy verdiğimiz partiyi denetlemeliyiz.
Siyaseten verilen sözlerin yerine getirilmesinin takipçisi olmalıyız. Dinleyen değil, soru soran, tartışan ve sorgulayan yurttaş olmalıyız. Karşılıklı ilişkilerde şeffaf olmalıyız.
Oy vermeden önce, oy vermek istediğimiz kişilerin, birikim, deneyim ve yeteneklerini sorgulamalıyız. Sorunlarımızı çözecek kapasiteye sahip olup olmadığını bakmalıyız. Bütün bunları yaparken, kendimizde samimi, dürüst ve şeffaf olmalıyız. Oyumuzu, bir pazarlık aracı yapmadan kullanmalıyız. Ancak o zaman hesap sorma hakkımız olur.
Önce kendimiz şeffaf ve dürüst olmalıyız, sonrada seçtiklerimizden şeffaflık ve dürüstlük beklemeliyiz.
Sorunların çözümünün sihirli formülünü ya da reçetesi yok. Bugün olmadığı gibi, yarında böyle bir formül olmayacak. Böyle bir sihirli formül arama peşinde koşmamalıyız.
Sorunların çözüm formülünü ve çözüm reçetesini en iyi, sorunu yaşayanlar bilirler. Sorunları yaşayanlar olarak bir araya gelmeliyiz. Önce sorunlarımızın tanımlamalı ve adını koymalıyız.
Tanımladığımız ve adını koyduğumuz sorunlarımızı, bilgi ve akla dayalı, katılımcı ve çoğulcu bir anlayışla tartışarak ortak akla dayalı çözümlerini üretmeliyiz. Çözüm önerilerimizle birlikte ilgililere (seçtiklerimize) gitmeliyiz. İşte sorunlarımız. İşte çözüm önerileri demeliyiz. Sorunlarımızı çözersen seni yeniden seçeriz. Çözmezsen seni yeniden seçmeyiz demeliyiz.
Genel Başkanların belirlediği adaylara, gözü kapalı oy verip, sonrada geriye dönüp ondan sorunlarımızı çözmesini beklememeliyiz.