Karbonmonoksit boğulmalarda geçmişinden kopmuş, geleceğinden habersiz, içinde kocaman yalnızlıkları barındıran modern zamanlar ve
onların maneviyatları zincirlenmiş ya da zamanın kölesi olmuş modern insanları.
Her şeye sadece "lüks yaşam" algısıyla bakan ve ona göre yaşamak için çabalayan modern insanlar.
Ya da modern zaman ve insan üzerine;
"İnsanlar sanki bugün daha hızlı araçlar kullanıp, çok daha karmaşık ve çalkantılı bir hayat yaşadıkları için daha mı mutludurlar?
Hiçbir gerçek mutluluk dengesizlikle bir arada bulunamaz. Üstelik, insan ne kadar çok şey isterse o kadar çok şeyden yoksun kalacak,
o kadar mutsuz olacaktır. Modern uygarlık bütün çabasını suni ihtiyaçları çoğaltma yönünde kullanıyor gibidir."
Rene Guenon’un buyurduğu gibidir…
Yitip giden zamanların çetelesini tutmaktan yorulan, tüm modernizmin orta yerinde, hayatını kolaylaştırmak ve daha da çok zaman kazandırıp,
kazandığı o zaman içinde "aheste" değil "haybeye" kürek çeken modern insanların yanılgılar pek fazladır.
Tüm bu fazlalığı Rene Guenon bakış açısından;
"Modern insan kendisini hakikat seviyesine yükseltmeye çalışacağı yerde, hakikati kendi seviyesine indirmek istemektedir." Sözleriyle net bir şekilde anlatabiliriz.
Hakikat seviyesine yükselmek için çalışmak yerine hakikatı kendi seviyesine indirgemek işte sıkıntının temeli, ortadan kalkması gereklilik.
Yine de bu zamanlarda insanlara görülmesi, anlaşılması gerekli gerçekleri kısa ve öz anlatan sözcükler vardır.
"Allah’a emanet ol! " gibi…
ilk okunduğunda veya söylendiğinde;
"İnsan sevdiğini başka kime teslim eder ki!"
"Emaneti veren O, emanet olunacakta O"
"Kişi sevdiğini Allah’a emanet ederse, onu bir daha görmeden ölmezmiş"
gibi hakikatı kendi seviyesine indirgeme telaşında olanlar olduğu gibi, yaşadığı modern dünyanın kaosunda olaya;
"bir nevi vaya con dios temennisi…" diyerek yaklaşıp, seviyeyi daha da aşağıya indirenlerde var.
Hakikatı kendi seviyemize indirgemek yerine hakikat seviyesine çıkabilmek için, zaten ona emanet değil miyiz?
basitliğinden kurtulmak için, bu cümlenin ihtiva ettiği mananın;
“kendini Allah’a ada, O’na sığın, kendini O’na ver” anlamına geldiğinin ve “Allah seni muhafaza etsin” anlamında da
bir dua olduğunun farkına varabilmek için Evliyaullah Bayezid-i Bistami’nin yaşadığı kıssayı o gönül gözüyle okumakta fayda var.
Bayezid-i Bistami hazretleri bir gün okuduğu bir ayetin tesirinde kalır ve erkenden eve döner. Annesine “Allah kendisine ve sana itaat etmemi emrediyor.
Ya benim için dua et, layıkıyla evlatlık yapayım ya da beni serbest bırak ibadetle meşgul olayım” der.
Annesi hiç tereddüt etmeden “Allah’a emanet ol” der, yani “kendini O’na ver!” veli zat o günden sonra annesine daha fazla hizmet eder, bir dediğini ikiletmemeye bakar.
O mübarek zatın annesinin de “Allah’a emanet ol” demesindeki mananın ne olduğu gayet açık ne diyelim anne sözü dinlemekte fayda var.
Bizleri ruhen yoran, gerçekten uzaklaştıran, hakikat seviyesine çıkabilmek gayretinden mahrum bıraktırıp tam tersine hakikatı kendi seviyemize hatta daha da
aşağılara düşürme haasızlığında bulunmamıza sebeb olan adı modernism olan bu yalan rüyadan biran once uyanıp insan olabilme erdemine ulaşabilmemiz,
gerçek değerler erozyonundan kurtulupta merkez noktamıza insaniyeti oturtacağımız bir yaşam ortamı oluşturmalıyız. Sağlıktan, aşka, ailevi ilişkilerimizden
komşuluk ilişkilerimize, ticari hayatta olması gereken gerçek ahlaki davranışların maddiyatla çevrelendiği bu modern dünyadan kurtulup, hakikat seviyesine ulaşabilmek için;
“Âllah’a emanet olun“