Bismillahirrahmanirrahim
Allah’ın dini İslâm’dır. İslâmın dayandığı temellere gelince:
a) Kitap (Kuran-ı Kerim).
b) Hadls-i Kudsi:Allah’ın Peygamber efendimizle doğrudan, bizzat konuşması.
c) Hadis-i Şerif: Peygamber efendimizin bizzat kendi kelamı.’
d) Sünnet : Peygamber efendimizin yaptıkları ve yapmadıkları, Yani pratiği, uygulaması. Şeriat ve Tarikat, Kitap ve Sünnetten kaynaknır. Kısaca Allah’ın dini: “Tarikat-ı Muhammediye” ve “Şeriat-ı Ahmediye”dir. Yani Hz. Peygamberin metafizik (manevi) öğretisi ve yolu, yani Allah’a ruhen yaklaşma yolu. Allah’a ibadet öğretisi. İbadetin yanısıra Hz. Peygamberin Sosyal, Hukuk (Fıkıh), Ekononk, ayrıca idari öğretisi. Bu Öğretilere dayanan sistemini (devletini) kurup uygulaması.
Hepsinin kaynağı ise. Kitap (Kur’an-ı Kerim) ve Sünnettir. Sünnet, Hadis-i Kudsiler, Hadis-i Şerifler ile Peygamber efendimizin yaptıkları ve yapmadıklarından ibadettir. Yine Sünnet’in de kaynağı Kur’an’dır. Yani dolayısıyla Sünnet-i Nebi Kitap gibi Semavi’dir.
İslâm beşeri, yani Cüz’i akılla kurulmuş olmayıp, İlahi (Semavi)’dir.
Tek kelime ile İslam, “İlahi Sistem”dir. Akl-ı KüIl’e dayanır.
Peygamberin Ruh-u Pâki, Ruh-u Azamı: Allah’ın ilk Ruhu’dur. Akıllar Ruh’dan gelir. Ancak Peygamberin aklı, Akl-ı Küll’dür, (bütüncül akıl)’dır. Güneş ve yıldızlar gibi. Yıldızlar, ışıkları ve yapıları ile derece derecedir. Cüz’i, pratik akıllar da öyledir. Peygamberimizin aklı, güneş gibidir. Küllü akıl’dır. Tüm akılların kaynağıdır. (*)
“Allah, Önce benim Ruhumu, Önce benim Nurumu, önce Aklı, önce Kalemi yaptı.” (**)
Dördünden maksat, Hz. Peygamberin güneş gibi olan büyük Ruhu’dur. Buna “Hakikat-ı Muhammediye” denir. Hz. Peygamber (SAV.), Alemlere rahmettir. Güneşin bütün kainatı aydınlattığı, yaşattığı, neşelendirdiği gibi Efendimiz de Iç âlemin güneşidir. Bu dünyaya da teşrifi ile Dış alemin de güneşi olmuş, o nedenle de O’na Allah,
‘Seni Âlemlere rahmet olarak gönderdim” (Enbiya – 107) buyurmuştur.
Tarikat-ı Muhammediye : İman gerçekleri (Akaid-Marifet) ve ibadetten ibarettir. Çünkü insanın inandığına kavuşması ve onun nazarını kazanması için ona ibadet ve hizmet etmesi gereklidir. Ve bu durum zorunludur. Yani Farz’dır.
İman umdelerlni (İtikadı), Allah ve Resulu kurmuştur. All ah ve Resulu açıklamış, izah etmiştir. Peygamberden başka bir beşer, akl’ı cüz’le, ya da mantıkla itikad kuramaz.
Yüzyıllar boyu mantık’la ilgili konuları incelediğimizde ilk karşımıza çıkan “Aristo mantığı” ortaya çıkıyor. Başlangıçta Aristo’nun (1) mantığı egemen.O’nun mantığından başka mantık yoktur.
İkinci aşamada Dekart’la (2) karşılaşıyoruz. Akılcılıkla Rasyonalizmin (Dekart’ın metodolojisi ki: Rasyonalizmin-akılcılığın kurucusu Dekart’tır) Rasyonalizim; ,Akılcılık Sisteminden başka bir Akılcılık yoktur.
Sonra ya da üçüncü aşamada Kant (3) “Aklın tenkidi”ni yaparak, katı mantıkçılık ve akılcılığın “tehlikelerini” belirtip ispatlamıştır.
Mantıkçılığın ve Rasyonalizmin, maddi ilimlere (Fizik, Kimya, Tıp, Biyoloji gibi) yarar getireceğini ancak Madde Ötesi konularda (Metafizik ve Mistik düşünce zihne uygulandığında Aklı zorlayacağını, zihni ya da fikri karıştıracağını ve yanlış yargılara varacağını, zandan (varsayımdan) kurtulamayacağını (4), Metafizik gerçeklerin mantıkçı ve akılcı felsefe (Rasyonalizm) ile çözülemeyeceğini, cüzi, herkesteki normal aklın sahasının fizik alanı olduğunu, fizik ötesi konularda kesin yargıya varamayacağını (5) belirtmiştir.
Dekart da metafizik konularda cüz’i aklın kısıtlı olduğunu, basit akılla mükemmelin anlaşılamayacağını belirtmiştir.
Metafizik, İlâhi mesajla bilinir. İlâhi mesajın izahçıları: Akl-ı KülI olan, Peygamberler ve Akl-ı Küll’le, Ruh-u Kudsi ile temasa geçebilen varisleri Arif Veliler ve Azizlerdir.
İnanç ve 0 inanç doğrultusunda yapılan ibadetlerin her çeşidine Allah’ın yolu-Allah’a giden yol (Ruhun tekrar Rahman’a dönüşü, rucu) denir. Bu yola dinde Tarikat-ı Muhammediye denir. (Kâmilin, kemalin, Olgunlaşmanın yolu) anlamında…
Bu ibadetler, İslâmda en başta Resulullah’a (S.A.V.) kalben sevgi ve saygıyla, önünde eğilmekle başlar. Biat’la-bağlanmakla (6) başlar. O’nun Pak yüzü ve Ruhuna irtibat (Rabıta) (7) ve muhabbetle başlar.
Sonra Allah’ın ism-i Pâkini çok çok, sabah-akşam hatta her an “Vezkür Rabbeke iza nesite – Unutma geldiğinde hemen Rabbını zikret” (Kehf – 24). zikretmekle başlar. (8)
Sonra O’nun huzurunda Kâbe’ye dönerek Selata-Namaza-yalvarmaya-duaya, Zikre, niyaza kalkmak (9) yani “Kıyam’…
Sonra tazim ile elleri dize koyup O’nun önünde eğilmek yani “Rûkû”…
Bununla da kalmayarak O’nun huzurunda kendini yere atıp, yüzünü toprağa sürmek. Huzurunda yok olmak .Zelil tavır almak, yani “Secde”…
Bunların üçüne birden kısaca Selat-Namaz diyoruz. Çünkü Namaz, Selata-duaya kıyamla; rûkû, secde ve Kur’an okumakla olur.
Yeri gelmişken bu konuyu açalım: Namazın rüknü dörttür;
1) Kıraat,
2) Kıyam,
3) Rüku,
4)Secde
diğerleri rüknü değildir. Yani zorunlu değildir.
Oruç’a gelince: Oruç’ta, kötülükler’den uzak olma anlamı da vardır. Diğerleri yemek-içmek ve cinsi temastan belirli zamanda kesilmektir. Uzak durmaktır (Bir nevi perhizdir). Bedene bir ulvi ezayı tattırmaktır.
Zekat, kişinin malının 1/40’ını iş gücünden yoksun olanlara yani yoksullara vs. vermektir (10)
Kur’an-ı Kerim’de zekatın miktarı gösterilmemiş. Ancak icab ederse (gerektiğinde) Peygamber ve temsilcisi miktarı çoğaltabilir. 1/30, 1/20, 1/10 gibi. Takdir, Hak olan İmama, Emir el Mü’minine aittir.
Hac, Mekkedeki Kâbe’yi Mescid-i Haram’ı mazereti olmayan- ların ziyaret etmesidir. (11) Manevi Hac ise Allah’ın huzuruna kavuşmaktır. Cemalini görmektir. Ki bu, kalben, Ruhen olur. Bedenen imkansızdır. Çünkü beden, göz ve kulak, Allah’ın sonsuz nur olan yüzünü göremez. Bir damla görse kör olur. Bedeni kulak da Zülcelal Hazretlerinin sesini duymaya güç yetiremez (takat getiremez); kulak zarı patlar. Sağır olur.
Bu konuları (Namaz, oruç, Hac ve Zekat), Tarikat’taki ve Şeriat’taki özellikleriyle çok yeterli biçimde incelemiş olan yüce üstad (Gavs ül Azam) Seyyid Abdülkadir-i Geylani Efendimizden dinleyelim:
1)Aristo Aristoteles. (MÖ. 384-322) Eski Yunanistan’ın ünlü filozofudur. 37 yaşına kadar Plato (Eflatun)’un öğrencisi olarak çalışmıştır. Aristo Akademisinde Mantık ile Metafizik alanlarda çalışmıştır. Bunların yanısıra hukuk, matematik, astronomi ile uğraşmıştır. “Aristo Mantığı’ yüzyıllarca konuşulmuştur. (Hayat Ansildopedisi, Aristo maddesi).
2) Rene’ Descartes (1596-1660) ünlü Fransız düşünürü ve bilginidir. Gerçek bilgiye varabilmek için herşeyden kuşkulanmak gerektiğini savunan Descartes bu durumu “Düşünüyorum 0 halde varım” şeklinde özetlemiştir. Descartes, Matematiğin dayandığı ilkeler gibi, Tanrı kavramının da doğuştan zihnimizde var olduğunu kabul ediyor. Ona göre, “Böyle mükemmel bir varlığı, mükemmel olmayan insanın duyumları ile anlaşılmasına imkan yoktur”. Dolayısıyla, doğuştan zihnimizde varolan bu varlığın, gerçekliğine de inanıyor. (Hayat Ansiklopedisi, Descartes Maddesi).
3) Emmanuel Kant, (1724-1804) Tanınmış Alman filozofudur. 1781’de “Saf Mantığın Tenkidi” adlı ilk eserini tamamladı. Bu eser son iki yüzyıl içerisinde yayınlanan felsefi eserlerin en önemlisi sayılır. (Hayat Ans. Kant Maddesi’nden).
4) Kur’an’da “Zanna tabi olmayın, gerçek şey değildir” buyuruyor.
6) Kant’tan çok önce bizde büyük bir feylezof ve kelam bilgini oıan Gazali bu gerçeği görmüş; cüz-ı-normal akılla fizikötesi gerçeklerin bilinemiyeceği gerçeğini vurgulamıştır. İlahi Mesajın dışında flzikötesi gerçekler bilinemez demiştlr. Tasavvufu savunmuştur.
6) “lnnema yübayiuneke …“sana biat eden, Allah’a biat etmiştir.” (Fetih -10),
7) “Ya eyyühellezine amenüsbiru …“Ey iman edenler, Sabredin, Sabrınıza devam edin, Rabıta edin, Allah’tan sakının ki kurtuluşa eresiniz”. (AI-İ imran – 200)
8). Zlkirle (Allah’ı, anmakla) ilgili bazı Âyetler:
-“Vele zikrullahi ekber- Allah’ı anma, en büyüktür’. (Ankebut-45)
“Fezkürûni ezkürküm – Beni (Allah’ı anın ki, Ben de sizi anayım)”. (Bakara152)
-“Ey insanlar! Allah’ı çok zikredin”.(Ahzab-41)
-“Ayık olun! Kalpler, Allah’ı, zikretmekle mutmain olur’. (Ra’d -28)
-“Allah’ı çok zikredin ki kurtulasınız”. (Cuma -10)
-“0 İnançıı kişiler, ayakta, oturarak ve yanlarına yatmış halde Allah’ı zikrederler ve göklerin, yerin nesnelerini düşünürler’. (NahI -43)
.“Vezkürisme Rabbike – Rabbının ismini zikret”. (Ala -15)
Bu âyetle doğrudan “Rabbının ismini zikret’ buyurulmaktadır. Allah’ı, hatırla anlamına değildir! Doğrudan ‘ismini zikret’ buyurmaktadır ki; bu doğrudan zikirdir. Ve Rabbımızın ismi en başta “Allah”tır.
9) “Ve ekimüsselate li zikri -Zikrim için Namaza kalk’ (Ta Ha- 14) Selattan amaç da; zikir, olduğu bu Âyetle kesinlik kazanmıştır.
10) “Namazı kılın,zekatı verin”. (Bakara- 110)
Not: Kur’an-ı Kerim’de 100’e yakın âyette ‘zekatı verin” emri vardır.
11) “Doğrusu insanlara ilk kurulan ev, Mekke’de olandır. (Mescid-i Haram – Kâbe)
Alemlere uğur, bereket ve hidayet kaynağı olarak kurulmuştur.
Onda açık açık deliller, İbrahim’in makamı vardır. O’na giren, güvene erer.
Yoluna gücü yeten herkesin, 0 Ev’e(gidip) haccetmesi, insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır…” (Al-i İmran:96,97)
(*)…Küntü nebiyyen… Daha Âdem su ile balçık arasında iken, Ben Nebi idim”.
(Tirmizi,Sünen,Menakıb.1: İbn-i Hanbel,C.4,S.66) (**)Acluni, C.1, S.265, Sırr’ül Esrar, Seyyid Abdulkadir Geylâni, El Kaari, Şerhüş-Şifa, C.1, S.505.