Annem, ben çocukken, Türk filmlerini izleyip ağladıkça, bana derdi ki:
“Ağlama kızım, onlar kâğıt. Gerçek değil.”
Hâlbuki büyüdüm, bir de baktım ki hepsi gerçek.
Biliyorum, annemin niyeti beni gözetmek, korumak. Bugün de hala aynı tavır içinde. Nasıl mı?
Bu sabah yaşadığım bir olayı aktarmam yeterli olacak sanırım. Ben köyde yaşadığım için tavuklarımız da var tabii. Fakat bilgim yok. Annemin ve çevremdekilerin yönlendirmesi ile bir şeyler yapıyorum.
Bir hindi kümesin dışında kuluçkaya yattı ve üç yavrusu hayatta kaldı. Yazın bunlar dışarıda idare ettiler. Fakat kış geldi. Kümestekiler bunları istemiyor, bunlar da pek istekli değiller onlarla yaşamaya. Çözüm yeni bir kümes. Onu da yapacak kimse yok.
Tabii, annem hemen devreye girdi. Dedi ki:
“Onlar başının çaresine bakarlar, bahçede sığınacak bir yer bulurlar. Sonuçta, hayvan onlar. Üzülme sen.”
Ben de inanmayı seçtim.
Koca gece yağmur yağdı. Hep aklımda hindi ve üç piliç. Kendimce bir iki alan ayarladım onlara. Sığındıklarını umarak sarıldım yorgana.
Sabah kapımı açtım, etrafı kolaçan etmeme gerek kalmadı, onlar karşımda duruyorlardı gözlerini dikmişler. Şakır şakır yağmur yağıyor, şimşekler çakıyor ve onlar açık alanda sırılsıklam bir vaziyette bana bakıyorlar.
Pijamalarım üstümde, çizme ve şemsiyeyi kaptığım gibi dışarı fırladım. Dilime gelen tek cümle şu oldu:
“ Ah anne, yine beni kandırdın! “