Daha önce düzenli, şimdi ise tekrar aynı istekle hareket ederek aldığım “ Popüler Psikiyatri “ dergisinin “ AŞK “ başlıklı bölümünde işlenmiş attığım başlık: Aşk Acısı ve… Yas
Uzman Psikolog Özlem Kölan tarafından işlenmiş konu. Çok hoşuma gitti. Bunun yanı sıra bir sürü güzel konu daha var. Hepsine birden değinmek isterdim aslında. Belki yeri ve zamanı geldikçe diğerlerine de değinirim. Şimdilik aşk üzerine yazmaya devam etmek istiyorum.
Ayrıntılara girmeden, sadece konunun içinden cımbızlanarak alınmış ve iri puntolarla yazılmış üç paragrafı aynen aktaracağım.
“ Birine aşık olduğunuzda aslında bu aşkın kaybıyla beraber çekebileceğiniz büyük bir acının da riskini göze almış oluyorsunuz. Aşk, bir mıknatıs gibi sizi kendine çekerken alacağınız hazların yanı sıra kaybının ıstırabı da bir yanda sinsice beklemeye başlar. “
“ Bugün bizler hızlı bir yaşama alıştırıldık. Hızlıca yeriz, hızlıca çalışırız, hızlıca giyiniriz, hızlıca dinler, anlatırız. Üzülmeye, ağlamaya, hastalanmaya, sızlanmaya, zayıf olmaya zamanımız yoktur hatta hakkımız bile. Aynı konuya olan üzüntümüzü üst üste dile getirsek sorunlu, depresif damgası yeriz.”
“ Seçtiğimiz ve bağlandığımız nesne( kişi) bizim için çok önemli olmazsa ve ona yatırım yapmazsak ondan kopmak, ayrılmak da zor olmayacaktır ve yas tutmak da gerekmeyecektir. Ancak güçlü bir aşk ve sevgi bağının ardından ayrılık her ne sebeple gelirse gelsin bizlerin hayatında duygusal, fiziksel, işlevsel kayıplara neden olur.”
Yazı yer yer Sigmund Freud’ dan alıntılarla desteklenmiş. Benim gibi Freud ve Jung hayranıysanız sizin de hoşunuza gidecektir bu yazı. Ben kendi özelimden de bir şey eklemek istiyorum bu konunun içeriği doğrultusunda. Profesyonel yardım aldığım bir dönemimde doktorum bununla ilgili çok güzel bir örnek vermişti bana. Şöyle ki; acısı yaşanılmayan ve yas dönemi çabuk geçiştirilen aşklar tıpkı sezaryende iyi atılmayan dikiş gibidir. Yırtık kaçıncı karın zarındaysa tekrar oraya kadar inilir, aynı acı tekrar çekilir o yırtığın onarılması için, demişti. Ben hem sezaryen de hem de aşk da yaşadım bu yırtıkları. Sezaryendeki kapandı gitti. Diğeri ise çok uzun zamanımı aldı. Hala da kesin emin değilim. Çünkü işlevini yitiren inanç, güven ve sevgi kavramlarının yerine yenilerini koymak ve kabullenmek, bana göre bir ömür boyu sürecek bir süreç. O yüzden kesin yargı bildiren cümlelerden kaçınıyorum. Kendi adıma elimden gelenin en iyisini yaptığımı ve yapmaya da istekli olduğumu söyleyebilirim ancak.
Bir de gün geçtikçe aşk kavramının içinin ne kadar genleştiğini de söylemeden geçemeyeceğim.Tabii böylece yakınlaşma ile öldürücü derecede soğuk olma durumu arasında gidip geliyorum.Araştırmaya devam ediyorum.Teşekkürler.