Türkiye’yi yasa boğan ve 50 binden fazla insanımızın hayatını kaybettiği Kahramanmaraş merkezli depremlerin üzerinden bir yıl geçti.
Mehmet TOPRAK / Rüstem PEHLİVANLAR / HERKES DUYSUN
ADIYAMAN (İGFA) - 6 Şubat 2023 tarihinde Türkiye, puslu ve acı bir sabaha uyandı. Sabah 04.17’de 7.7 şiddetinde gerçekleşen ve 65 saniye süren Kahramanmaraş merkezli depremi, öğlen 13.24’te 7.6 şiddetinde gerçekleşen ve 45 saniye süren deprem takip etti.
Depremin ardından ilk saatlerde arama kurtarma çalışmaları başladı fakat yolların da ciddi düzeyde hasar görmüş olması sebebiyle bazı bölgelere ulaşmakta güçlük çekildi.
Devlet kurumları, sivil toplum kuruluşları, medya ve gönüllüler depremin ardından tek yürek oldu ve depremin yaralarının bir an önce sarılması için tüm Türkiye el ele verdi.
Bunun yanı sıra dünyanın birçok ülkesinden Türkiye’ye, bölgedeki arama kurtarma çalışmalarına katılmak üzere ekipler gönderildi ve arama kurtarma çalışmaları haftalarca sürdü.
Depremden günler, hatta haftalar sonra görülen mucize kurtuluşlar sönmeye yüz tutmuş umutları yeniden alevlendirse de yaraları sarmaya, acıları dindirmeye yetmedi.
Türkiye’yi yasa boğan ve kayıtlara “Asrın Felaketi” olarak geçen bu iki depremde 50 binden fazla vatandaşımız hayatını kaybederken yüz binden fazla vatandaşımız yaralandı.
11 ili etkileyen ve yüz binlerce binayı kullanılamaz hale getiren depremlerin ardından bölge halkının bir kısmı göç etmeye mecbur kalırken, bir kısmı da devlet tarafından çadır ve konteynır kentlere yerleştirildi.
O depremzedeler, Asrın Felaketi’nin yıl dönümünde kendisi de bir depremzede olan ve depremlerde 20’ye yakın birinci dereceden akrabasını kaybeden Herkes Duysun Adıyaman Muhabiri Mehmet Toprak’a konuştular ve deprem felaketinde yaşadıklarını anlattılar.
“OĞLUMU, KIZIMI, GELİNİMİ, TORUNUMU KAYBETTİM”
Depremlerde çocuklarını kaybeden bir depremzede, “2023 bize çok kötü geldi. Canlarımı kaybettim; oğlumu, kızımı, gelinimi, torunumu kaybettim… Üç katlı bina. Birinci kat sıfır olmuş, ikinci kat birin üstüne oturmuş. Yavrularım orada pres oldular. 5 gün boyunca o enkazın başında yavrularımı bekledim.”
Depremin ardından evine vardığında evinin enkaz yığınına dönüştüğünü gördüğünü söyleyen depremzede şu ifadeleri kullandı:
“O sırada telefonuma bir mesaj geldi. ‘Senin hanım yan tarafta gel kurtar onu.’ yazıyordu. Gittim baktım, hamının yarısı içeride yarısı dışarıda. Altı kolon, üstü kolon, müdahale edemiyorsun. Bu arada yağmur da yağıyor. Şemsiye tuttuk üzerine. ‘Ayaklarım üşümeye başladı.’ dediği zaman korkmaya başladım. Sonra sırt kısmını hafif hafif kazmaya başladım. Kazmaya başladıktan sonra çok şükür kazasız belasız çıkardık hanımı ama hanım bana diyor ki: Git Ramazan, çocuklar vefat etti. Çocukların odasına gidiyorum, ev öbür tarafa dönmüş. Çocukların isimlerini sayıklıyorum, bağırıyorum, çağırıyorum hiçbir ses yok... Yan tarafta kolon devrilmiş. Çocuk iki dakika ağlamış, sonra sesi kesilmiş. Müdahale ettik ama elimizde kepçe yok, kazma yok, alet-edevat yok, elinle de koca binanın enkazını kaldıramazsın. Şehir kıyamet olmuş, herkes kendi yakınına koşuyor. Çocukların bir tanesini ikinci gün çıkardım, diğer üç tanesini de dördüncü gün İstanbul’da gelen 24-25 yaşlarında bir gönüllü çıkardı. Çocuklarımı siyah torbaya koyup mezara götürdüm.”