Yokuş aşağı inip sokağın sonuna geldiğimizde köşede sağdaki bir dükkan ilgimi çekti. Diğerlerine göre daha büyük olan bu dükkanın iki tarafı da açıktı vitrin yerine Pazar tezgahı gibi tezgahlar koyulmuştu. Tezgahların üzerinde karışık bir şekilde giysi öbekleri vardı. Görülebilecek her yerde 5 EURO yazıyordu. Tezgahların önünde ağırlıklı olarak bayanlardan oluşan bir kalabalık tezgahtaki kirli ve döküntü görünümlü kıyafetleri seçiyorlardı. Rehberimizden öğrendiğimize göre bu dükkan Paris’teki ünlü ikinci el kıyafet satan mağazalardan biriymiş. Prensipte zaten ikinci el bir eşyayı kullanamayan biriyim. O kıyafetleri bana bedava verseler, değil giymek elimi bile süremezdim. O kadar kötü görünüyorlardı.
Otobüsümüze binip daha sonra anlatacağım dünyaca ünlü La Fayette Mağazasının yakındaki Paris Operasına geldik. Paris’in en çok ziyaret edilen yerlerinden biri olan Opera Binasının inşaatına 1862 de başlanıp 1875 yılında tamamlanmış. Bina barok tarzının en güzel örneklerinden biri. Gösterişli çatısı ve cephesi ile gerçekten görkemli ve çok güzel bir bina. Ziyaret saati geçtiği için içini göremedik. Binanın ön cephesinde yer alan merdivenlerde pek çok turist oturuyordu. O esnada elinde gitarı ve oldukça kapsamlı ses tesisatı ile kaldırımı sahneye çevirmiş bir sokak şarkıcısı izleyenlere konser veriyordu. Biz de merdivenlerde yerimizi alıp, etrafı kızıla boyayarak batan güneşin ardından hava kararmaya başlarken, yaklaşık yarım saat boyunca Elvis Presley şarkılarından oluşan harika bir konser izledik. Ünlü balet Tan Sağtürk’ün de Paris Opera ve Balesinden mezun olduğunu öğrendik.
Tekrar otobüsümüze binip gece turumuza başladık. Prenses Diana’nın El Fayed ile kaldığı otelin önünden geçtik. Halen düzenlemesi devam eden küçük bir meydanın etrafında yer alan dünyaca ünlü çok lüks mağaza ve otellerin yer aldığı bir yere geldik. Bölgede yürüyerek dolaştık.
Ardından I. Napolyonun naşının gömülü olduğu söylenen ışıklandırılmış kubbeli bir binanın yanından geçtik.
Daha sonra otobüsümüzden inip, araç trafiğine açık bir köprüye geldik. Köprü meydanlardan birinin yanında ve Eyfel kulesini görüyordu. Gece karanlığında Işıklandırılan kule gözüme gündüz olduğundan çok daha güzel göründü. Her yer ışıl ışıldı. Paris güzel bir şehir ama gece ayrı bir güzelliği var. Rehberimiz bizi gece turuna çıkarırken şöyle demişti ‘’Paris gece, saçı yapılmış makyajlı gece elbisesi giymiş şuh ve güzel bir kadına benzer.’’ Demişti. Haklıymış.
Ardından rehberimiz gruba jest yapıp köprüde şampanya patlattı. Alkol almadığımdan ben su içmekle yetindim. Bir süre daha şehirde dolaştıktan sonra yorgun ama mutlu bir şekilde otelimize döndük.