Azerbaycan’ın başkenti Bakü, tos pembe rüya gibi bir şehir. Gündüzleri kendinizi tarihin içinde, geceleri ışıl ışıl parlayan ışıklar, göz kamaştıran bir güzellik içinde görürsünüz kendinizi…
Bir tanım getirmek isteseniz getiremezsiniz bu kente. Modern bir Avrupa kenti derseniz eksik kalır. Tarihi bir mekân derseniz eksik kalır. Petrol şehri derseniz eksik, dünya ticaret merkezi derseniz eksik kalır.
Cenabı Allah ne kadar güzellik varsa vermiş buraya. Eski ile yeni kucaklaşmış Bakü’de…
Bu kente gidince İçeri şehir denen surlar içerisindeki mekânlarda çay içmediyseniz Bakü’ye gitmiş sayamazsınız kendinizi.
İçeri Şehir, Hazar Denizi’ne karşı, sıfırdan yükseğe doğru uzanan yolda otantik dükkânlar ile bütünleşmiş, Kafkasya’nın kültürünü yansıtan bir zenginlik…
Çayı şekerden çok çeşit çeşit tatlı ve reçellerle içiyorlar burada. Dilleri, konuşmaları da bir o kadar tatlı. ‘Aybalam’ dedikçe gönüllere bir ferahlık geliyor.
Bakü’nün 12. Yüzyılda burada kurulduğunu, ilk Azerbaycan devletini kuran Şirvanşah Hanedanlığı döneminde altın çağını yaşayan şehrin, 19. Yüzyıl başında üç bin nüfuslu bir kasaba iken, 20. Yüzyıla doğru bu bölgenin en önemli merkezlerinden biri durumuna geldiğini öğreniyoruz.
Gap Gazeteciler Birliği heyeti olarak buraya yaptığımız gezi kapsamında Şirvanşahlar Sarayı’nı gezdik. Burada Şirvanşahlar ve Seyid Yahya Bakuvi türbesini ziyaret ettik. Yer altındaki bu türbeye indiğimizde Gap Gazeteciler Birliği Genel Başkanı Sayın Zeynel Abidin Kıymaz’ın gözlerinden yaşlar süzülerek okuduğu aşır ve dua hepimizi duygulandırdı.
Seyyid Yahya Bakuvi bir sufi aynı zamanda bir bilim insanı, filozof, astronom ve matematikçi.
Burada yapılan restorasyon ve tadilatların ustaca yapılması ve orjinali bozmadan yapılmış olması, sıcaklığını korumasını sağlamış.
Ve… Azeri Türkçesi ile “Qız Qalası”
İçeri Şehir’deki yapıların en harika parçası da 27 metre yüksekliği olan Kız Kulesi… Bakü’nün her bir tarafı tarihi dokuya sahipse de en çarpıcı anıtı Kız Kulesi’dir.
Edebiyatçıların ilham aldıkları, şiirler yazdıkları bu eser ile ilgili birçok efsane aktarılsa da buranın savunma amaçlı bir gözlem evi olduğu düşüncesi ağır basmaktadır. Zaten yakın tarihe kadar deniz feneri olarak kullanılmış.
Bakü, sadece bunlarla ibaret değil elbette. Yazacak, anlatılacak o kadar çok şey var ki. Anca en önemli hususları özetleyerek aktarmaya çalışıyorum.
Adını çokça duyduğumuz, az gelişmiş ülke yanılgısı ile zihnimizde tasarladığımız ama gerçekte bölgenin parlayan yıldızı diyebileceğimiz bu kardeş devleti yakından görmüş olmamdan dolayı kendimi şanslı sayıyorum.
Bu imkânı bize sunan Azerbaycan Milletvekili Sayın Ganire Paşayeva ve Avrasya Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü yetkililerine tekrar teşekkür ediyorum.
Selam ve dua ile…
Fahrettin Çelik