Ömrünü cephelerde savaşarak geçiren, Türk Kurtuluş Savaşı’nda Osmanlı topraklarını işgal eden dönemin emperyalist develerini yenilgiye uğratan Kurtuluş Savaşı’nın başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk, 20 yüzyılın en büyük yenilik ve değişim ve dönüşüm projesi olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduktan sonra sorunların çözümünde savaşı bir çözüm yolu olarak görmedi. “Savaş zaruri olmalıdır, zaruri olmayan savaş cinayettir” dedi. İnsanların savaşlarda acı çekmemelerini ve ölmelerini istedi. “Yurtta Barış Dünyada Barış” dedi. Yurtta ve dünyada barışı savundu.
Türk Dış Politikasının İlkelerini:
1- Komşuların iç işlerine karışmama,
2- Rusya’yı tahrik etmeme,
3-Arap ülkeleriyle tarihi, sosyal, kültürel ilişkilerimizi geliştirme fakat aralarındaki anlaşmazlıklara karışmama, akıl vermeme,
4- Batı kültürünü benimseme, fakat onların emperyalist emellerine alet olmama,” üzerine inşa etti.
Atatürk'ün girişimleriyle, 9 Şubat 1934 tarihinde Atina’da; Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya arasında, Balkan Paktı (Balkan Antantı) dostluk ve barış anlaşması imzalandı. 7 Temmuz 1937 tarihinde Tahran’da Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında Sadabat Paktı Barış ve Dostluk Anlaşması imzalandı. Komşu devletlerle yapılan bu anlaşmalarla, Türkiye’nin çevresi bir barış ve huzur bölgesi oldu.
Çanakkale Savaşı’nda cephede Anzak askerleriyle göğüs göğse savaşan Mustafa Kemal Atatürk, Türk Dış Politikasını üzerine inşa ettiği “Yurtta barış dünyada barış” ilkeleri kapsamında 1934 yılında, Anzak askerlerinin annelerine hitaben bir mektup yazdı. Mektup da: "Uzak memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar; burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçik'lerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar; gözyaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır" dedi.
Kendi iradeleri dışında Çanakkale de savaşmak zorunda kalan ve savaşta ölen, cenazeleri ülkelerine götürülemeyen Anzak askerleri annelerine “Onlar sizin evlatlarınız olduğu kadar, bizim de evlatlarımızdır. Biz onları tıpkı Mehmetçikler gibi kendi evlatlarımız olarak görüyor ve bağrımıza basıyoruz” mesajını gönderdi. Çanakkale’de ölen Anzak askerleri annelerinin şahsında insanlığa ve dünya ya önemli mesaj verdi. İnsanları, savaşmaya değil barış içinde yaşamaya davet etti.
Atatürk’ten sonra da Türk dış politikası, Atatürk’ün Türk Dış Politikasını üzerine inşa ettiği komşuların iç işlerine karışmama, Rusya’yı tahrik etmeme, Arap ülkeleriyle tarihi, sosyal, kültürel ilişkilerimizi geliştirme fakat aralarındaki anlaşmazlıklara karışmama, akıl vermeme, Batı kültürünü benimseme, fakat onların emperyalist emellerine alet olmama” anlayışına dayalı olarak devam ettirildi.
AKP iktidarında Atatürk’ün Türk Dış Politikasını üzerine inşa ettiği, “komşuların iç işlerine karışmama, Rusya’yı tahrik etmeme, Arap ülkeleriyle tarihi, sosyal, kültürel ilişkilerimizi geliştirme fakat aralarındaki anlaşmazlıklara karışmama, akıl vermeme, Batı kültürünü benimseme, fakat onların emperyalist emellerine alet olmama” anlayışı terk edildi.
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığında Türkiye Komşu ülkelerin iç işlerine karışmaya, Arap ülkelerine ve dünyaya akıl vermeye kalkıştı. Türkiye, Suriye başta olmak üzere komşu ülkelerle, Arap ülkeleriyle ve dünya ile sorunlar yaşamaya ve kavga etmeye başladı. Türkiye’nin, dünyada neredeyse dostu olan ülke kalmadı
Libya’ya asker gönderme ve Libya’nın iç işlerine karışma kararını; AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın izlediği dış politika kapsamında bir karar olarak görmek, gelecekte Türkiye’nin komşu ülkelerle, Arap ülkelerle ve dünyada ile yeni sorunlar yaşayacağı bir karar olarak görmek gerekiyor.