Başbakanın görevi ne zaman sona erer?

Abone Ol

Yazının başlığı, bugünlerde belli bir kesim tarafından sıkça dile getiriliyor. Başbakanın görevinin ne zaman sona ereceğini en iyi bilen, bu soruyu sorma gereği duyanlar olması da bir gariplik doğrusu.
Sizi yasa maddelerine boğmadan, başbakanın görev süresinin ne zaman sona ereceğini anlatmaya çalışacağım.
Aslında bu soru, saçma bir soru…
Gereksiz bilgiden öteye gitmeyen bir soru, aynı zamanda…
Tıpkı bir zamanlar, bazı insanların “saçma sorulara saçma cevaplar” aradığı gibi…
Hiç gitmediği ve asla gitmesi mümkün olmayan Kutuplarda nasıl namaz kılınacağını, nasıl oruç tutulacağını soranlar gibi…
Belki de Kâbe’nin üzerinde nasıl secde edileceğini merak edenler gibi…
Büyük Tufan’da Hazreti Nuh Peygamberin gemiye aldığı kuşların cinsiyeti, ağızlarındaki bitkinin ne olduğunu sormaları gibi…
Belki de sevgilimle telefonda konuştum, hamile kaldım mı Güzin abla soruları kadar saçma, gereksiz ve alacağın cevap açısından da bilgi yüklü olamayacağın bir soru…
Ama insanoğlu meraklıdır; düşünür, soru çıkarır, merak eder, araştırır, bulur, buluşturur ve öğrenir.
Ama bu, “kötü niyet taşımayan” bir meraktan öteye gitmez.
Sonuçta çocukluğumuzda, hep saçma soruları sorarak bugünlere geldik, belki de ondandır…
Ama çocukluğumuzdaki sorular da “çocuksu bir merak” ve “öğrenme arzusu” deyip, hoş görülürdü…
Ya başbakanın görev süresi?
Bu öyle değil…
Bilinçli bir planın parçası…
Göle atılan bir mayadır bu…
Ya tutarsa diye alınan bir risktir…
Ama ısrarla bunu sormaya ve başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte” genel başkanlık ve başbakanlık görevinin sona erdiğini söylüyorlar.
Aslında doğru da söylüyorlar…
Ama seçildiğinde…
Yani prosedür tamamlandığında…
Sadece atladıkları burası…
Eğer bize inandırmaya çalıştıkları gibi olsaydı, bütün seçimler, seçimin yapıldığı gün, seçim yasaklarının kaldırılmasıyla birlikte “kesin olmayan” sonuçları açıklayan televizyonlarda yayınlanan oy dilimleriyle birlikte insanların göreve başlaması gerekirdi…
Yani milletvekilleri, o gece anında milletvekili olurdu…
Belediye Başkanı da öyle…
Muhtarlar, il genel meclis ve belediye meclis üyeleri…
Dernek başkanları, sendika başkanları ve daha neler neler…
Oysa yapılan seçim, 28 Ağustos’un bir seçimidir…
28 Ağustos’tan sonra Çankaya’da kimin görev yapacağını biz, millet olarak, 10 Ağustos’ta belirledik…
Bu tarih daha önce de olabilirdi, daha sonra da…
10 Ağustos akşamı yayınlanan sonuçlar, ajansların geçtiği sonuçlardır, YSK’nın geçtiği sonuçlar değil…
Sonra henüz itiraz edilip edilmeyeceği belli değildir.
YSK, önce kesin sonuçları açıklar, sonra itirazların karara bağlanmasıyla da belli bir takvimde, kesin sonuçları…
Sonra mazbata alma süreci başlıyor.
YSK’nın “bütün itirazları karara bağlayıp, tereddütsüz seçildiğine hükmettiği” an hazırlanan mazbatayı, seçilen kişiye tevdi ediyor.
Bundan sonrası ise “yemin” ederek göreve başlamasıdır.
İşte görevin son bulması, yemin etmesiyle birliktedir.
Çünkü o yemin, aynı zamanda görevin başladığı anlamına gelir.
Hani saçma soru soruyorlar, saçma cevap alacağını da biliyorlar ama olsun…
Eğer onların dediği gibi olsa şu anda ülkemizde “iki cumhurbaşkanı” olurdu…
Eğer öyle olsa, “başbakan, neden Çankaya’ya çıkmadı?” diye sorulurdu.
“Abdullah Gül, neden Çankaya’dan çıkmadı?” diye de sorulabilirdi.
Cumhurbaşkanlığı maaşının, yeminden önce başlayıp başlamadığı da sorulabilirdi?
Abdullah Gül’ün maaşının da bu tarihten önce kesilip, kesilmediği de bu sorulara eklenebilirdi.
Ancak, bu sorular, göle maya çalanların işine gelmiyor.
Onlar, 28 Ağustos’a kadar, genel başkan olmayan, başbakan olmayan ve milletvekili olmayan, yani dokunulmazlığı bulunmayan Recep Tayyip Erdoğan’la ilgileniyorlar…
Çünkü savcısı hazır, nöbetçi hâkimi hazır, polisi hazır, ehhh bekleyen dosya da var, bekletilen dosyalar da…
Ama çok bekleyecekleri kesin…
O göl, o mayayı tutmaz, çünkü bozuk olan mayadır, göl değil!

Tweetimden seçmeler
Yaşayacaklarınızdan ders almak için, yaşananlardan ders çıkarmış olmanız gerekir.