İnsanların başına birtakım olaylar gelebiliyor. Etrafımızda o kadar çok enteresan olaylar tezahür ediyor ki, bunlardan etkilenmemek mümkün değil. Kimi zaman etkileniyor, kimi zaman etkilenmiyor umursanmaz tavırlar takınılıyor.

Karşılaşılan birçok olay karşısında, çaresiz kalınan durumlar da olabiliyor.

Bizi çaresiz hissettiren olaylarla arkadaşlarımız da muhakkak oluyor.

Bizi çok mutlu, huzurlu kılan eylem ve davranışlar sergileyen arkadaşlarımız da vardır elbette.

Ancak ne olursa olsun, ne yaşarlarsa yaşasınlar, neyle karşılaşırlarsa karşılaşsınlar bir türlü hayatta tatmin olmayan sürekli değirmen misali aldıkça daha fazlasını isteyen insanlar da vardır.

Arzu ve talepleri bir türlü bitmeyen, sürekli daha fazlasını isteyen insanlar da bir türlü mutlu olamıyor, mutluluğu yakalayamıyor.

Hâlbuki ki her insanın mutlu olacağı küçük-büyük illa ki bir şeyler vardır.

Kadın, erkek, çocuk, yaşlı, insanlar bazen en ufak bir işten dolayı son derece mutlu olabiliyorlar.

Yoldan bir taşı kaldıranlar, bir ağacı sulayanlar, bir canlıyı yardım edenler, bir kişinin ufak da olsa ( yedirme-içirme-ağırlama) ihtiyacını giderenler, çok yorulsalar bile, o insanların mutlu olmalarına yetiyor da artıyor bile.

Evini temizlemek, torununa bakmak, bir dostla sohbet etmek, telefon ederek, bir tanıdığıyla, sevdiğiyle konuşmak, elleri, vücudu titreyene kadar birine destek amaçlı yardımcı olmak gibi birtakım söylem, eylem ve davranışlar, insan müthiş derecede mutlu ediyor, huzur veriyor, yaşantısı üzerinde inanılmaz olumlu etkiler yapıyor.

Belki hayatta mutsuz ve huzursuz olmasını gerektirecek, birçok sebep olabilir.

Debdebeli ve hummalı, keşmekeşli yaşam içerisinde, sıklıkla bu türden olaylarla karşı karşıya kalabiliyoruz.

Bu karşılaşılan olaylar, özgüveni zayıf olanların, başına birtakım olayların gelmesine sebep olabiliyor. İşsiz olan, başını sokacak bir evi olmayan, ekip biçecek bir bahçesi bağı olmayan insanların mutsuz olması gerekmiyor.

Zaten yaşamın kendisinin başlı başına bir mutluluk kaynağıdır, olması da gerekir. Öyle değil mi? Çok da dert etmemek gerekiyor. Her şeye olumlu tarafından bakmak gerekir. İyi ve faydalı olanları çekip çıkarmalı ve onlarla mutlu olmanın yollarını aramalı, bulmalıyız. Çünkü hiç bir şey hayatta mutsuz ve huzursuz olmaya değmez. Zaten şu fani dünyada kaç yıl yaşıyoruz ki. 60, 70 bilemdin 100 yaş yaşayabilirsiniz. Sonuçta her şeyi terk edip gidiyorsunuz. İyi, kötü yaşanılanlar hepsi geride kalıyor. Varsa geride bıraktığınız olumlu bir eseriniz, (canlı-cansız) işte o sizin hem bu dünyada, hem başka dünyada yaşamanıza sebep olacaktır, yetecektir.

Aslında huzur ve mutluluk o kadar da uzak değil. Belki hemen yanı başımızdadır.

Belki her gün ve her an karşı karşıya kaldığımız olaylar ve olanlar içerisindedir.

Belki inanç boyutunda inanarak, iman ve idrak eder, her şeyin karşılığını “O” ndan bekleyerek, kılacağınız iki rekât namaz içerisindedir.

Kim bilir!

Huzura ve mutluluğa ulaşmada, o yolda, o yoldan ilerleyenler, ne kaybetmiş ki?

Huzur o kadar da uzak değil.

Elimizdekileri değerlendirip, dönüp etraflıca bakmakta fayda vardır.

Ne dersiniz, acaba çok mu zarar edersiniz!

Sanmıyorum.

Kerim BAYDAK

[email protected]