Türkiye’nin eğitimdeki genel durumunu siyasetçilerimiz, eğitim çalışanları ve eğitim gönüllüleri zaten biliyor. Bu yüzden ben, sadece Adıyaman’ da görev yapan öğretmenlerimizin öncelikli olarak yapmaları gereken önemli bir konuyu ele alacağım “mutluluk”
1950’lerden 2000’li yıllara kadar, teknolojik gelişmelerin fazla olmadığı dönemlerde, çocuklarımız oyunlarla ve aileleri ile daha fazla zaman geçirip paylaşım içerisine girdikleri için mutlu idiler. Bu mutluluk başarıyı da beraberinde getiriyordu. Dile getirilen zaman aralığında kişilerin iş, sanat ve eğitimdeki başarıları şu an bulundukları yerlerle göz önünde. 2000’li yıllardan sonra her bir dakikada, üç bin yeniliğin icat edildiği bir dönemi birlikte yaşıyoruz. Bu durum çocukların bilgisayar, leptop, cep telefonu vs. başında zaman geçirme süreçlerini uzatırken, mutluluklarını da ellerinden alıyor.
Daha mutlu bir toplum, daha üretken gençlerle yarınlarımızı garanti altına almamız gerekiyor. Bunun içinde öğretmenlerin yapması gereken öncelikli iş; derslere çocukların mutlu başlaması. Derse mutlu başlayan çocuk o dersi ve o günü çok daha verimli geçirecektir. Bunun için ne yapıla bilir? Derse öğrencilerimizle beraber egzersiz yaparak, başlayabiliriz. Hikaye anlatıp, anlattırabiliriz. Eğitimde yenilikçi yaklaşımlar ve iyi örnekler videolarını izleyip derse girebiliriz.
Siz değerli arkadaşlarıma nasihat vermek değil amacım. Sadece tecrübe ile sınanmış geri dönütü görülmüş. Mutluluğun paylaştıkça çoğaldığını bilen bir kişi olarak yazıyorum. Mutlu yarınlarda buluşmak dileğiyle kalın sağlıcakla.