Kıyıya vuran çocuğun fotoğrafına bakıp bakıp hep ağıtlar düzdük. Baktıkça merhametimiz kabardı, acıdık ona ve onun gibilere. Her baktıkça yüreğimiz hüzünlendi, gözlerimiz ıslandı.
Acıdık hem de çok acıdık.
Bir yandan da kahrettik, lanetler okuduk insanlığa, özellikle de Batı’ya.
Batı’nın, Batıdakilerin çocukları ile balinalar ile kıyasladık.
Kıyıya vurmuş bebenin halinden gözümüzün ıslaklığına kadar hep birilerini özellikle de batıyı suçladık.
Oysa bütün bunlara sebep olan kıyıya vurmuş çocuk, yani 3 yaşındaki Aylan Kurdi çoktan cennete uçmuştu, zaten cennetlikti.
Acınması gerekenler geride kalanlardı.
Birincisi, dünyanın merhametine muhtaç, yaşamaya tutunmaya çalışan geride kalanlardı. Binlerce, belki de milyonlarca geride kalan mülteciler, mülteci olmaya mecbur bırakılanlardı.
İkincisi, bizlerdik acınması ve suçlanması gerekenlerden biri olarak.
Yürekleri katılaşmış, merhametleri kaskatı kesilmiş üstelik vicdanları cüzdanlaşmış olmakla suçlanması gereken bizlerdik.
Mazlumun bile ırkına ve dinine göre belirlendiği bir dünya kurduğumuz, kurulmasına ses çıkarmadığımız için suçlanması gereken bizlerdik.
Bugün fotoğrafına bakarak ağıtlar yakıp, gözyaşı akıttığımız çocuğu yarın unutacağımız için, merhameti, merhametten kaynaklı ağlamayı unuttuğumuz için, düşman oyun ve hilelerini görmezden gelip birbirimize düştüğümüz için suçlanması gerekenlerden biri de biziz.
Bir de birilerini hedef göstermeden önce kendi sorgulamamızı, muhasebe ve muhakememizi yapmadığımız için de suçlanması gerekenlerden biri de biziz.
Herkes kendi ölüsüne ağlar derler ya, kim bilir belki de o çocuğa bakıp bakıp kendi halimize ağlıyoruz. Kendi halimize acıyıp kendi kendimize dövünüyoruz.
Biliyorum, siz de biliyorsunuz ki, Batı vahşi, Batı gaddar, Batı katil, Batı Zalim…
Ya biz?
Buna karşı ne yaptık, ne yapıyoruz, ne yapacağız?
Bir düşüncemiz, bir planımız, bir öngörümüz, bir çalışmamız var mı?
Var mı cevabınız?
Son olarak;
Az önce bir haberde okudum.
Suriye’den Macaristan’a ailesiyle birlikte gelen ve polisin kendilerine engel olduğunu belirten 13 yaşındaki Kenan şöyle diyor:
“Sadece savaşı durdurun, biz Avrupa’ya gelmek istemiyoruz. Sadece Suriye’deki savaşı durdurun.”
Bu sözlere karşılık Batının şöyle dediğini duyar gibi oluyorum:
“Olmaz Kenan, sende bu petrol ve enerji, bende de bu iştah ve şehvet varken bu iş olmaz…”