Doyumsuzluk yüzünden şükredemez, halden anlamaz, kanaat edemez olduk.
Kıskançlıkla moralleri bozmaya çalışanlar; lâf sokuşturuverirler bütün konuşmalara…
Peki, biz ne yapıyoruz?
Bazen tepkisiz kalıyor, tepki verdiğimiz zamanda karşımızda söz anlayan bir zevat olmadığı için, kendi söylediklerimiz ve yaptıklarımızla baş başa kalıyoruz.
Bunları yapanlar da yaptıklarının yanına kar kaldığını düşünerek; aynı teranelerle, her şeye maydanoz olmaya çalışıyor ve kendilerini de nimetten sayıyorlar. Yalnız unutmasınlar ki başkalarıyla uğraşan zibidilerle, günü gelir onlarla da uğraşanlar olacaktır.
***
Kalpten bir şeyler çıkıyor,
Ağız hep başka söylüyor,
Urba giydim bol geliyor,
Ama hep kemer sıkıyor.
***
Hayat devam ederken, elbette ölümler olacak; ama olağan seyrinde.
Ancak böyle pis pisine değil!
Öyle ki artık, acı, korku, endişe, kaygı, şüphe ve bilinmezlik artık yaşam biçimimiz haline geldi.
Diğer yandan sosyal medya da aşırı bilgi kirliliği var.
Görsel medya da dökülen timsah gözyaşları, vur patlasın, çal oynasın havaları…
“Artık can güvenliğimiz kalmadı!” korku ve endişesi oluştu insanlarda.
Kalabalık ortamlara girilmemeye başlandı.
Felaket tellallığı yapıyoruz.
Cehennem zebanileri aramızda dolaşıyor.
Tamam, ama nereye kadar?
Bu kaos ne zaman bitecek, bu yangın, bu ateş ne zaman sönecek?
***
Kimse kimseyi düzeltmeye kalkıyor, ama her seferinde daha beter yamuk hale geliyor.
Yok mu bunun başka bir yolu!
***
Hangi yana dönsem, nefis ve gurur,
Hangi cana baksam, bedene ağır,
Feryat figan etme duyulmaz sesin,
Olan bitene dünya kör ve sağır,
***
Kazan, kazan ilkesine göre, prensipler ve gerçekler göz ardı edilerek, mevcut duruma farklı anlamlar yüklenerek, senaryolar üretmek; kâr yerine zarar getirdiğinin farkında olmak gerekir.
O yüzden önyargılar ve art niyetler bir kenara bırakılarak, gerçekler etrafında toplanarak, bir olmak, iri olmak ve diri olmak elzem olmalıdır.
***
Yaşınız, başınız, mevkiiniz, makamınız ne olursa olsun, eğer bir toplu taşıma aracında yolculuk yapıyorsanız ve birilerine yer vermeniz gerektiğine inandığınızda; bir saniye bile düşünmeden gereğini yerine getiriniz.
***
Bombalar patlarken,
İnsanlar ölürken,
Ocaklar sönerken,
Her dilde ağıtlar yakılırken,
Yüreğimiz yandı mı?
Kalbiniz sıkıştı mı?
İçimizde bir kıpırdanış oldu mu?
Akıl tutulması yaşadınız mı?
Çocuklar ölürken, biz-siz çocuklarımıza bihakkın sarılabildik mi?
“Aman bana ne, nasıl olsa benden uzakta” diyerek görmezden, bilmezden, duymazlıktan geldik mi?
“Vicdanı olan, insanlıktan nasibini alan hiç kimse, duyarsız ve ilgisiz kalamaz!” diye düşünüyorum.
Kadın, erkek, yaşlı, genç, çocuk, hiç fark etmez.
Görsel medyada anlatılan, gösterilen savaş sahnelerinden en çok da çocuklar etkileniyor.
İnanır mısınız, çoğu zaman küçük çocuklarımıza olan biteni anlatmakta aciz kalıyoruz.
Bu mübarek gün ve gecede vekilimiz sensin ya Rab!
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com