Anlatılan birçok hikâye var ki, okuduktan sonra duygularımız, düşüncelerimiz, bakış açımız, yaklaşımımız bir an da değişebiliyor.
Keyifle okunan birçok kıssadan hisseler var ki, cereyan eden her olaydan kendimize pay/paylar çıkarırız.
Okuduğumuz, duyduğumuz, şahidi olduğumuz birçok şeyde; hem mutlu olur, huzur bulur, hem de hayatımızı etkileyen çeşitli kararlar almamıza vesile olur.
Bazı olaylar tezahür eder ki, düşünmeden kararlar alır, hemen uygulamaya koyar, tabi sonucunda da nedametler yaşarız.
İşte size bir okuyup bin düşüneceğiniz babından; okuduğunuzda, hem düşünecek, hem de hayatınız boyunca alabileceğiniz kararlarınızı etkileyecek bir kıssadan hisse anlatmak istiyorum.
“ Yıllar önce, çok uzaklarda bir adam varmış. Bu adam çalışmak amacıyla çok uzaklara gitmiş ve yıllarca çalışmış. Sonunda memleketine dönme zamanı gelmiş. Bu çalışma sürecinde toplam 3000 akçe biriktirmiş ve evinin yolunu tutmuş.
Evine doğru giderken yolu büyük bir şehirden geçmiş. Yolda yürürken köşe başında birisi “Bir nasihat bin akçe, bir nasihat bin akçe” diye bağırıyormuş.
Adam düşünmüş: “Nasıl olur, bir nasihati bin akçeye satarlar, ben yıllarca çalıştım ve sadece 3000 akçe biriktirdim.” Bu işe pek aklı ermemiş ama merak işte. Duramamış ve adama bin akçe vererek o nasihati satın almış.
Nasihat şöyleymiş: “KADERDE NE VARSA O ÇIKAR.” Ve yoluna devam etmiş... İlerde yine köşe başında başka bir adam bağırıyormuş “bir nasihat bin akçe” diye. Adam yine dayanamamış bin akçe de o adama vermiş ve ikinci nasihati da satın almış.
İkinci nasihat da şöyleymiş: “GÖNÜL KİMİ SEVERSE GÜZEL ODUR” Son kalan bin akçesi ile yoluna devam etmiş. Tam şehrin çıkışında yine köşe başında bir adam bir nasihati bin akçeye satıyormuş. Adam bir parasına bakmış, bir de nasihati satan şahsa, dayanamamış ve kalan son akçesiyle de o nasihati satın almış.
Son nasihat ise şöyleymiş: “HİÇ BİR İŞ ACELEYE GELMEZ.”
Parasız yoluna devam etmiş. Şehrin çıkışında büyük bir topluluk ile karşılaşmış. Topluluk telâş içindeymiş. Yaklaşmış ve oradakilerden birine neler olduğunu sormuş. Oradan birisi açıklamış, demiş ki: “Burada şehrin tüm su ihtiyacını karşılayan bir kuyu var, ama kuyunun içinde de canavar var. Canavar suyu tutmuş, göndermiyor. Aşağıya kim indiyse bir türlü çıkamadı. Şimdi herkes korkuyor aşağı inmeye.”
Adam düşünmüş ve ilk satın aldığı nasihat aklına gelmiş. “Kaderde ne varsa o çıkar.” Aşağı inmeye karar vermiş. İnince canavar hemen yakalamış ve yerine götürmüş. Demiş ki: “Buraya gelenlerin hepsine bir soru sordum ve bilemediler. Eğer sen bilirsen seni serbest bırakırım. Bir dizine sarışın ve dünya güzeli bir kadın, diğer dizine de kurbağa koymuş ve “söyle bakalım hangisi güzel?” demiş. Adam düşünürken aklına ikinci aldığı nasihat gelmiş ve “gönül kimi severse, güzel odur” demiş.
Bu cevap canavarın çok hoşuna gitmiş. Zira canavar, kurbağanın gözlerine âşıkmış. Adamı salmış ve suyu bırakmış. Almışlar krala götürmüşler ve ağırlığınca altın vermişler.
Adam yoluna devam etmiş ve nihayet evine varmış. Evinin camından içeri bakmış. Bir de ne görsün; karısı genç biri ile diz dize oturuyor. Hemen kılıcını çekmiş ve tam içeri girerken üçüncü nasihat aklına gelmiş: “Hiç bir iş aceleye gelmez.” Kılıcını kınına koymuş ve içeri girmiş. Hoş beşten sonra karısına o genci sormuş. Kadın da: “Bey, sen gittiğinde ben hamileydim ve bir oğlumuz oldu. Bu genç senin oğlun” demiş.”
Mutlu, huzurlu ve hayatımızı etkileyecek doğru kararların alındığı bir gün, aceleye getirilmeyen kararlar verilmesi dileğiyle…
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com