Ben süreç yönetimi diyeyim, siz algı yönetimi deyin.
Her halükarda, hedef kişilerin ya da kitlelerin, birilerinin istediği veya yönlendirdiği gibi düşünmesi ya da hareket etmesidir diyebiliriz.
Burada iki taraf söz konusudur. Bir yöneten, bir yönetilen; bir yönlendiren, bir yönlendirilen; bir etkileyen, bir etkilenen ve bunlar arasında gerçekleşen bir nevi mesajlaşma.
İletişimde kitleler söz konusu olduğunda genelde tek yönlü olur dense de “geri bildirim” söz konusu olduğu için buna da çift yönlü diyebiliriz.
Az sonra okuyacağınız fıkrada söz konusu olan kitleler değil, kişilerdir ama kitleleri de kişilerin oluşturduğunu düşündüğümüzde kişilerin etkilenmesi kitlelerin etkilenmesini de kolaylaştırır diyebiliriz.
Neyse, fıkramızı okuyunca ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Daha önce de kullandığım bu fıkrayı sevdiğimi ve maksadı ifade için etkili bir bulduğumu itiraf etmeliyim.
Bir Rus Yahudisi (?) İsrail`e göç müsaadesi alır.
Gümrük çıkışında Ruslar bagajını kontrol ederken elbiseleri arasında Lenin’in büstünü bulurlar ve sorarlar:
“Bu nedir?”
Yahudi:
“Bu nedir değil, bu kimdir diye sormanız gerekirdi... Bu Lenin’dir, sosyalizmin temellerini atan, Rus halkına iyilikler getiren… Ben de bunu bereketli günlerin hatırası için yanıma aldım.”
“Tamam!” derler, Ruslar bırakır ve geçer.
Bu kez İsrail’e girişte Tel Aviv havaalanında gümrük memurları büstü görür ve sorar:
“Bu nedir?”
Yahudi:
“Bu nedir değil, bu kimdir diye sormanız gerekirdi... Bu Lenin’dir. Bu deli cani yüzünden Rusya`yı terk etmek zorunda kaldım! Yanıma aldım ki her gün bakıp lanet okuyayım!”
“Tamam!” derler, bırakırlar ve geçer...
Adam evine gider, büstü büfenin üstüne koyar, gelişi sebebiyle akrabalarına davet verir. Yeğenlerden biri sorar:
“Bu kimdir?”
Yahudi cevap verir:
“Bu kimdir değil, bu nedir diye sorman gerekirdi... Bu on kilogram yirmi dört ayar altındır, hem de vergisiz, gümrüksüz, KDV’siz...”
***
Mesajı veren olarak tanımlayabileceğimiz Yahudi, mesajı alan Rus ve Yahudi Polislerini yönlendirirken onların hassasiyetini kullanarak amacına ulaşıyor.
Oysa olayın mesajı alanların algıladıkları gibi olmadığı sonradan ortaya çıkıyor. Ortada bir tane heykel var. İki de farklı algılama.
Ama gerçek ne Yahudi’nin polislere verdiği mesaj gibi ne de polislerin algıladığı gibi.
Bu fıkrayı okurken çoğunuz Yahudi’nin kıvrak zekâsını ve süreç yönetimini(!) takdir ettiniz. Gümrük polislerini de “aptal” olarak algıladınız.
Günlük hayatımız içerisinde birilerinin “süreç yönetimi” içerisinde olup olmadığımızı tam olarak bilemeyebiliriz. Veya kimlerin algı çalışmalarının etkisindeyiz, kimlerin yönlendirmeleri ile hareket ediyoruz, farkında olamayabiliriz.
Ama birazcık feraset ve birazcık basiretle “aptal” durumuna düşmekten kurtulabiliriz.