Bir gün tarlaya birileri geldi, çiçek dikti, gül dikti, ağaç dikti,
Çiçeği, gülü kokladı, ağacın meyvesinden, gölgesinden odunundan faydalandı.
Yine bir gün birileri geldi, taş koydu, beton koydu, kat kat bina çıktı.
Çiçeği, gülü, ağacı, börtü-böceği öldürdü.
İnsan, özgür yaşayacağını sandı; ama kendini hapsetti, mahpus etti.
Kendini nefessiz bıraktı, boğuldu gitti.
Ağaç ekilir mi, yoksa dikilir mi?
Tohum ekilir mi, yoksa dikilir mi?
Hemen herkesin aynı hataya düştüğü bir konudur ekim-dikim işi.
Yazı yazanların bile ekmekle-dikmek olayını karıştırdıkları görülür.
Toprak içerisine koyduğunuz şey tamamen örtülmüşse ekmek, kısmen veya tamamen görülüyorsa dikmek olayı gerçekleşmektedir.
Bu anlamda insanların tartıştığına çoğu kez bizzat şahit olmuşumdur.
Mercedes’e biner gider köye, yollar kert kort,
Cıvatalar gevşer, her taraftın sesler hart hurt,
Çok da sinirlenmiştir sürücü, der ki cart curt,
Gören anlam veremez, derler ki guzulukurt.
Galiba edebi edepsizlerden öğrenmeye başlıyoruz.
Kim televizyonu seyrederken, "edep ya hu edep!" demiyor acaba?
Edep olmazsa, insan maksadına, hedefine ulaşabilir mi?
Ulaşsa da sonu ne olur acaba?
Kimin tavuğuna kış dedik de yumurtasını başkası yiyor.
Kimin yoluna çıktık da, sular başka yöne akıyor.
Kimin bakışlarına takıldık da, gözleri başkasını görüyor.
Kimin kalıbına tu dedik de, ahmak bildiğinden geri kalmıyor.
Ne söylediğini bilmeyen, ne söylendiğini anlamayan sayısız insan var çevremizde.
Sanki yanlış anlamaya kilitlenmiş gibi, fitne ve fesat çıkararak, söyleyerek, kafaları allak bullak etmeyi, profesyonelce kendine görev addedenler var.
Hele sosyal medya, tam da onların istediği yerlerden biridir.
Vicdan, merhamet denen bir şey var, ama değil mi?
Kerim BAYDAK