Bize Neler Oluyor?

 

Son zamanlarda vahşet, dehşet, cinnet, cinayet, intihar gibi haberler peş peşe duyuluyor!  

Toplumumuz bu gibi haberleri izlemekten, duymaktan, görmekten bunaldı gayrı.

            Bu tür olumsuzlukları sık sık duyan, gören, şahit olan vatandaşların psikolojisi bozuldu adeta.

            Allah aşkına neler oluyor bize?

“Adıyaman’da Turgut Reis Mahallesi’nde akrabalar arasında çıkan kavgada 2 kişi yaralanırken, olayla ilgili 3 kişi gözaltına alındı!”

            “Adıyaman’da Siteler Mahallesi’nde iki grup arasında alacak-verecek meselesi nedeniyle çıktığı iddia edilen silahlı kavgada 1’i ağır, 2 kişi yaralandı!”

“Besni’de 14 yaşındaki H.Y isimli şahıs kendisini iple asarak intihar etti!”

            “Kâhta’da bunalıma giren şahıs sabah saatlerinde intihar etti!”

            Bunlar sadece bir çırpıda aklımıza gelenler…

Daha bunlara benzer nice olumsuzluklar vuku buluyor güzelim Adıyaman’ımızda.

            Belki farkında değiliz ama inanın toplumsal ruh halimiz bozguna uğramış.

            Tüm bunların nedeni acaba ekonomik sıkıntı mı, ya da cezaların yeterli olmaması mı veya toplumumuzun maneviyattan uzaklaşmış olması mı?

Harbiden bizler nasıl bir toplum olma yolundayız?

Neden toplumumuz bu hale geldi?

Bence kendi kendimizi hesaba çekmeliyiz. Bütün bunları sorgulamak durumundayız. Geçmişten ders alarak, geleceğe yönelik önlemlerin alınması noktasında gerek ferdi, gerekse toplumsal olarak çaba harcamalıyız.  

Aksi halde hepimizin içinde bulunmuş olduğu gemi daha çok su alır ki, bu da bizleri meçhule doğru götürür.

Yıllardan beri hep diyoruz ki; toplumsal olayları sadece polisiye tedbirlerle önlemek, rasyonel bir düşünce olamaz…

Ama dinleyen kim?

İnanın toplumun malum kanayan yarası, bu yolla asla engellenecek gibi görünmüyor.

Engellemenin bir tek yolu var: O da herkesin gönlüne bir polis yerleştirmektir.

Bunun yolu ise Allah inancı ile mümkündür.

            Eğer siz helal ve haram gibi kavramları toplumun gündeminden çıkartırsanız, bugün bu işin içinden çıkamazsınız. 

Zenginlerin kalbine, servetinden yoksulların da hakkının olduğu inancı yerleştirilmezse, etrafındaki aç ve açıkları kollamak gibi bir görevi bulunduğu hatırlatılmazsa, toplumsal çözülme ve dağılmanın önüne geçilmesi mümkün olamaz.

Uzun zaman din denilince insanların aklına gericilik getirilmeye gayret edildi.

Hatta din, sanki ilerlemeye mani bir inançmış gibi takdim edildi.

O nedenledir ki; bugün ki olumsuz gelişmeler yaygınlaşmış ve önü alınmaz bir tablo meydana çıkmıştır.

Kaldı ki toplum fertlerine inançlarını öğretmek bir yana, inançlarına göre yaşamayı yasaklarsanız, 72 milyon vatan evladını birbirinin peşine polis olarak taksanız bile bir sonuç alamazsınız!

 Nedense bazılarının aklına ekonomi deyince, sadece rantiyecilere ödenecek faiz geliyor.

Oysa işsizler, açlar ve sefiller akıllarına gelmezse, toplumun çıldırma noktasına gelmiş olması, sadece basit yakıştırmalarla nitelendirilir ve böylece bir adım ileri gidilemez!

Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…