Avuçlarımıza bolca mavi alalım. Gökyüzüne, yürüdüğümüz yollara, geçtiğimiz caddelere sürelim..
Ay ışığıyla anlaşalım; geceyi daha bir aydınlık yapsın ve daha bir kendini göstersin.. Yıldızlara fısıldayalım; milyonlarcası birden gökyüzünde yerini edinsin ve biz kutup yıldızını çocukluğumuzda yaptığımız gibi, başımızı gökyüzünden indirmeden, gözlerimizle her bir zerresini tarayalım ve bulunca çocuk kalan yanımızla sevinçlerin en büyüğünü yaşayalım... Şans eseri belki bir yıldız kayarsa olmayacak dileğimizi hemen ardından yollayalım..
Bulutları sadece yağmurun sesini duymak istediğimizde çağıralım. Yağmurun huzur veren sesi eşliğinde, adımlarımızı damlalara uyduralım.. Bırakalım şemsiyeyi bir kenara, atalım gitsin yağmur damlalarının arasına. Yağmuru iliklerimizde hissedene dek yürüyelim adımlarca.. Nereye gittiğimizi bilmeyelim ne çıkar, toprağın kokusunu ciğerlerimize çekelim. Başımızı gökyüzüne kaldırıp, her bir damlayı yüzümüzde hissedelim. Bulutu da sevelim; sonrasında getirdiği tüm güzellikleri hissedelim. Bulutun gözyaşlarına karışsın gözyaşlarımız ve her bir gözyaşı damlamız karışsın yağmura arsızca. İliklerimize kadar ıslanıp, sırılsıklam kalalım. Oluşan minik gölcüklerin üzerinde zıplayalım ve gökyüzünden tertemiz yere düşen damlaların toprakla birleştiğinde o güzel ve eşsiz kokusuna rağmen nasıl çamurlaştığına bir kez daha şahit olalım.. Sadece yağmuru toprak üzerinde görmek için indirelim başımızı. Sonra gökyüzüne tekrar tekrar bakalım..
Gökkuşağının her bir rengini sayalım. Arada kaybolan bir renk varsa hangisi olduğunu bulmaya çalışalım.. Kaybolan rengin hangisi olduğunu bulduğumuzda bulutlara inat gökyüzüne tekrar kocaman bir tebessüm yayalım...
Avuçlarınızda bolca maviyle, hoşça, dostça kalın..