Bugün babamın öldüğü gün(15 Mart). Defnedildiği gün ise 17’si. Annem hatırlatmasa açıkçası unutmuştum. Annemin okuma günü var bugün. O da düşünerek ayarlamamış. Fakat bugün annemin şu an oturduğu evden ve tıpkı rahmetlinin bıraktığı gibi duran evden( ufak tefek değişiklikler hariç), ona da dualar gidecek bir sürü ağızdan. Benim dualarımı da Tanrı onlara dâhil etsin ve hepsini ona sevgiyle ulaştırsın. Âmin!
Daha geçenlerde aklımdan geçirmiştim; babamın öldüğü yaşa geldiğimde( tabii, hayatta olursam) bir yazı daha yazayım bu güne dair demiştim. Bunda, bu başlıklı daha önceki yazının çok okunmasının kışkırtıcılığı yanı sıra, içimde daha söylenecek çok şeyin kaldığını hissetmemdi.
Bunlardan biri şu idi:
Babam 15’inde ölmüştü ama 17’sinde defnedilmişti. Çünkü benim gelmemi beklemişlerdi. Bingöl’ de çalışıyordum o dönem. Uçakla geldik güya, ama aktarmalı olduğu ve sık uçak kaldırılmadığı için gelmemiz bir günü geçti. Zaten ben kendisini hastahanede biliyordum. Öldüğünü söylememişlerdi.
Ben gelinceye kadar babam hastanenin morgunda tutulmuştu. Beni de oraya götürdüler. Son bir kez görüp vedalaşmam için. Dudaklarında hafif bir gülümseme vardı. Yüzünün rengi şeftali pembeliğindeydi. Morgdan çıkmıştı ama sımsıcaktı. Sarıldım, ağladım, öptüm, kokladım. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum, ama beni zorla aldılar üstünden. Hiç ayrılmak istemedim ondan. Hep dokunma, dokunulma bakımından yakındık. Öyle bir hasretliğim de yoktu kendisinden yana. Fakat bana o gün ayrı bir tatlı geldi ona dokunmak. Hiç ayrılasım gelmedi.
Hatta geçenlerde yine rahmetliden konuşuyorduk annemle. Anneme sordum; “ Anne ben babamdan başka ölü görmedim. Kıyaslama yapamıyorum o yüzden. Bütün ölüler onun gibi güzel mi olur?”
Annem öyle olmadığını söyledi. Ben sevindim içten içe, nedense? Belki de benim babam ya, ondandır. İnsan kaç yaşında olursa olsun bir babaya ihtiyacı oluyor hep. İşin ilginç yanı da yine kaç yaşında olursa olsun “ benim babam senin babanı döver” anlayışıyla, avutmak istiyor gönlünü. Gönlüm hep seninle babacığım. Umarım senin için de öyledir. Hadi çık gel rüyalarıma, biraz özlem giderelim.
( Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim. Benim ailemdeki adım Özlem. Üstelik babamın koyduğu bir ad. Çünkü evlendikten iki yıl sonra çocukları olmuş. Yani ben dünyaya gelmişim. O yüzden bu adı koymuşlar.)
Not: İkinci gördüğüm ölü oğlumdu. O, daha da güzeldi! Oğlum olduğu için söylemiyorum. Annem de şahidimdir. Bozacının şahidi şıracı mıdır,dediniz!? Eh, o da sizin gördüğünüz.