Çocukluktan diye anımsadığım ‘çantası koluna herkes yoluna’ gençlik yıllarına mı ait? Onu da bilmiyorum. Akran şiddeti diye adlandırılan şey ne zaman daha şiddetliydi? Bilmiyorum. Bu kadar çok bilinmezli bir yazı nereye varır? Kızacaksınız ama onu da bilmiyorum. Hep birlikte sürece yoldaşlık etmeniz için bir davetim var sadece, bunu net biliyorum. Şimdiden teşekkürler eşlik ettiğiniz için. Kolaylıkla ve sevgiyle hatta mümkünse neşeyle devam etsin diyorum.
Ruhsal ilkelere inanırım. Uygulamak için de yalnızca bugün istekliyim. Dün akşam bir sohbette konuşmacının söylediklerinden aşağıdaki cümleleri cımbızlayıp oradan yürümek istiyorum. Şöyle dedi konuşmanın bir yerinde:
“Duygularımla hareket etmemeye özen gösteririm. Evet, duygularım benim için çok değerlidir. Çünkü onlar benimle ilgili şeylerin uyarıcılarıdır, dönüp içimde neler olup bittiğini anlamamı kolaylaştıran ipuçlarını verirler bana. Fakat davranışlarıma yön veren ruhsal ilkelerdir. İlişkilerimde bunları uygulayabilmek için çok düşünürüm. Hatta çevremdekiler tarafından zaman zaman eleştirilirim çok düşündüğüme dair. Olsun. Ne yazık ki ben ruhsal ilkelerle hareket etmeyi daha yeni yeni deneyimlediğim için zamana ihtiyacım var. Böyle pratik kazanacağımı düşünüyorum. Kendime olduğum kişi ve başkalarına da oldukları kişi olmamıza ancak bu şekilde alan açabiliyorum.”
Bu alıntıda kişi ve yer adları belirtmiyorum; çünkü bunlar benim algıladıklarım olabilir. Elimde yazılı metin olmadığı için yorum olarak okuyabilirsiniz. Yani benim size söylemek istediklerimdir de diyebiliriz kısaca.
Kendi kul hakkına girmek diye bir şeyler duyuyorum yenice. İşte oradan hareketle sanki insanları hayatımdan çıkarmak daha kolaylaşıyor son zamanlarda. Bunu ruhsal ilkeleri farkında olarak yaparsam tadından yenmiyor tabii. Düşünseniz ya ne büyük özgürlük! Kızdığım, tiksindiğim, kıskandığım ya da kinlendiğim için değil de sadece farklıyız ve ben bu farklılığa alan açabilecek yerde değilim kendimi gözetmek ve dolayısıyla karşı tarafı da incitmemek için yolumu ayırıyorum, diyebilmek. Aman ya Rabbim!
Buradan konuyu geçtiğimiz Pazar gününe bağlayacağım. Yoğun bir gün geçirdim o gün. Pazar günü olması zaten saplantıya girmem için (herkes geziyor ben gezemiyorum üzerinden) yeterliyken; bir de seçim ve anneler günü gibi özel olduğunu düşündüğüm fakat buradan da çıkmak için emek verdiğim bugünün ertesinde sanki üzerimden tır geçmiş gibi uyandım. Özel günleri adsızlaştırmak ve kendi özel günlerimi oluşturmak zorlayıcı da olsa olanaksız değil. Bunu yapabilirim. Kendi takvimime göre anlamlandırabilirim her günümü. Böylece diğer insanlardan ne altta ne de üstte hissederim kendimi. Düşünseniz ya, bugün yazı yazmam öncelikli olduğu için tüm planımı bu eylem üzerinden yapıp böylece bugünü ‘yazma’ günü ilan edebilirim kendi özgür dünyamda. Siz okuyucularıma da bunu mümkün kıldığınız için teşekkür ettim mi alın size bu da bir kutlama olur. Gün kutsanır Olsun! Teşekkürler.