Çerkez Ethem mi hain, Nazım Hikmet mi?

Abone Ol

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Çerkez Ethem’i gündeme getirerek bir kez daha sorgulamaya açtığı hainlere bakmak gerek. Kim hain, kim değil. Bunun bir ölçüsü mü var, derecesi mi, tahlili mi, analizi mi?

İktidara karşı gelen mi hain, Atatürk’e karşı çıkan mı, İsmet İnönü’yü beğenmeyen mi, Kemalizm’i önemsemeyen mi?
Devrim kanunlarına karşı çıkanlar mı, özgürlük isteyenler mi, hakkını talep edenler mi?
Düşündüğünü yazanlar mı, yazdığını düşünmek zorunda olanlar mı?
Sahi kim hain; işini yapan mı, sallabaşı al maaşı yapan mı?
Barış isteyen midir hain, her gün şehit cenazesi gelsin isteyen mi?
Yüreğinden geleni ezgiye döken midir hain, duygu yüklü şiirleri kaleme alan mıdır?
Ülkeyi zenginleştirecek proje üreten midir hain, yarınları, bugünlere taşıyan yatırımlarda bulunan mıdır?
Üç ağaç kesen midir hain, üç ağaç için ülkeyi bir kalemde silen midir?
Görevini yapmak mı hainliktir, görevini savsaklamak mı?
Yolda yürümek mi hainliktir, zil takıp oynamak mı?
Taşlara basmanın yasak olduğu yerde, taşa basan mıdır hain?
Suç işleyen midir hain, cezasını çeken midir?
Bu soruları ve akla ziyan suçlamaları uzatmak mümkün ama şimdilik yeterli görelim…
***
Cumhuriyet tarihini iyi incelediğimizde ve sadece bu incelemede “hainleri” listelemeye kalktığınızda tereddüt edip, kendinizin de hain olup olmadığını sorgularsınız.
Çünkü Türkiye’de hainden çok, başka bir şey yok, diyebiliriz.
Cumhuriyetin ilk yıllarında farklı düşünen herkes haindi…
CHP’ye oy vermeyen haindi; zaten başka oy verecek parti de yoktu.
Namaz kılan haindi, Kur’an okuyan hain…
Kürtlerin hepsi haindi, tiz Dersim bombalanmalıydı…
Aleviler haindi, Sünniler hain…
Çerkezler de haindi, Ermenilerin tamamı da…
Arapça ezan okuyan ihanet içindeydi, ellerini semaya açıp, dua eden hain…
Sadece cumhuriyet döneminde yaşayanların ihanetini görmüyorduk, cumhuriyet öncesinde yaşayanların da tamamı haindi.
Sultanların neredeyse tamamı ihanet içindeydi.
Atatürk’e Kurtuluş mücadelesi için izin veren ve bunu teşvik eden, ödeneğini tahsis eden Sultan Vahdettin de haindi…
Şairler haindi bu ülkede, yazarlar hain.
Şapka takmayan haindi, başını açmayan hain.
Komünistlerin hepsi haindi ve Moskova’ya sürülmeliydi.
Barış isteyenler haindi, demokratik açılım yapanlar hain, kangrenleşmiş sorunları çözmeye kalkışanlar haindi.
Bu ülkede Adnan Menderes haindi, Turgut Özal hain, Recep Tayyip Erdoğan haindi…
Çerkez Ethem de haindi, Nazım Hikmet de…
Ahmet Kaya hain olduğu için tası tarağı toplamadan kaçtı.
Eşref Bitlis hain olduğu için öldürüldü. 
Adnan Kahveci de tam ihanete hazırlanırken göçüp gitti.
Uğur Mumcu haindi, İskilipli Atıf hoca ise ihanetinin cezasını darağacında ödemişti.
Bediüzzaman Said Nursi, hain olduğu için yeri yurdu kaybedilmişti.
Necip Fazıl da haindi hem de “Ayağa kalk Sakarya” derken…
Mehmet Akif Ersoy bile haindi ama keşke İstiklal Marşı ona yazdırılmasaydı…
Düşünen herkes haindi; belirlenen çerçeve dışına çıkmayanlar hariç.
***
Devletin hain bildikleriyle milletin hain bildiklerinin farklı olması, ihanetin karşılığının farklı anlaşılmasındandır.
Kimi kurulu düzene ihanet eder, hain olur, kimi bir türlü düzelmeyen sistemi eleştirir hain olur.
Bazısı gerçekten vatanını ve milletini satar, vatansever sayılır.
Türkiye gariplikler ülkesidir.
Şehit kanından beslenenlerin “vatansever” sayıldığı tek ülkedir burası…
Ama şehit cenazesi gelmesin demek ihanet içinde olmaktır.
Barış istemektir hainlik, savaşa karşı çıkmaktır.
Hiçbir terör örgütüyle bağı bulunmamaktır hainlik…
Bu nedenle devletin “hain” bildiğiyle milletin “hain” bildiğini her zaman ayrı tutarım.
Devlet, bugün hain bildiğiyle yarın kol kola girebilir.
Hain bilinmek, her devirde farklı sebeplerle olur.
İktidarlar veya hâkim anlayışın karşısında olanlar ihanet içinde görülür.
Ama gün gelir, “ihanet mi bu” dersiniz…
Tıpkı İsmet İnönü’yle ters düşen Çerkez Ethem gibi…
Tıpkı Kazım Karabekir gibi, tıpkı Kılıç Ali’nin ipte sallandırdığı herkes gibi…
Memleket hasretiyle gözlerini yuman Nazım Hikmet gibi…
“Kürtçe şarkı söyleyeceğim” dediği için hain ilan edilen, linç edilmekten son anda kurtarılan Ahmet Kaya’nın bu dertten göçüp gitmesi gibi…
Onların haini bunlar, bizim hainimiz değil.
O nedenle bu millet “hain” olduğu ilan edilmesine rağmen bağrına basabiliyor, gönlünde yer edebiliyor, şarkılarına, türkülerine, şiirlerine konu ediniyor.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın bir kez daha “hain” damgasını yemiş güzel insanları hatırlatması yetmez. 
Bu hatadan dönerek, iade-i itibar verileceklerin listesi ortaya çıkmalı artık…

Tweetimden seçmeler
Cahiliye döneminde ‘Lat’ ve ‘Uzza’ başta olmak üzere çok çeşitli putlara tapanların hiç birisi de “biz putlara tapıyoruz” demiyorlardı!