Özel, burada yaptığı konuşmada Kayseri Pınarbaşı’da CHP üyesi Şerafettin Bahadır’ın saldırıya uğramasına ilişkin olarak, “Halen daha birileri gerilim yaratmak, o gerilimden beslenmek istiyor. Halen daha birileri kaba kuvvetle bir şey yapacağını sanıyor. Savunmasız bir adama beş kişi saldırmak ne güçtür, ne cesarettir, ne dirayettir, ne kabadayılıktır. Olsa olsa acizliktir, zavallılıktır. Biz Türkiye’de siyasette normalleşme istiyoruz. Normalleşme demek normal davranmak demektir. Kurallara uygun davranmak demektir. Hukukun üstünlüğüne inanmak, Anayasa’ya bağlı kalmak demektir. Seçimi kaybedince kabullenmek, tebrik etmek demektir. Sopalarla saldırınca normalleşme olmaz. Ankara’nın ortasında bir siyasi cinayetin kanını yerde bırakmakla olmaz” ifadesini kullandı.
Özel, Yazıhan’da halk buluşmasında yaptığı konuşmada, “Herhalde Manisa ve Osmaniye’den sonra en çok gittiğim, en çok kucaklaştığım, en çok el sıkıştığım, iyi gününe, kötü gününe ortak olduğum, memleketim saydığım Malatya’nın, Yazıhan’ın güzel insanları, hoş geldiniz. Öyle bir günde buradayız ki bütün duygularımızın en üst düzeyde olduğu, Türkiye siyaseti tarihinin en büyük atılımlarından birinin yaşandığı, geçmişte sadece 2019’da CHP, İYİ Parti, Demokrat Partisi, Saadet Partisi, koskoca bir ittifakla yüzde 23 oy aldığımız bir seçimden hemen sonraki seçimde, ittifak yapalım dediğimizde ‘Hayır biz tek başımıza gireceğiz’ dendiğinde buna saygı duyduk. En sert eleştirilere, en tahammüllü tavrımızla, bir başımıza ama hangi partide olduğumuzu bilerek, Malatya’nın evladı, Türkiye Cumhuriyetinin ikinci Cumhurbaşkanı İsmet Paşa’nın, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisinde olduğumuzu bilerek, dedik ki ‘Burası baba evidir’. Baba evi dediğin, herkes baba evine doğar. Yazıhan’ın AKP’lisi de MHP’lisi de hangi görüşten olursa olsun dedesinin, babasının partisi bellidir. Ama kimi baba evinden ayrılır. Kimi ırakta oturur, kimi yakında oturur. Kimi büyüğünü arar, kimi küçüğüne razı olur. Ama herkes bilir ki baba evinin çayı demlidir, çorbası kaynamaktadır, bacası tütmektedir. İşte biz dedik ki bu baba evi Türkiye İttifakı’dır. Bu baba evinin tapusu hiçbirimizde değildir. Bir kişiye kayıtlıdır. Onun adı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. İşte o baba evine çağırdık. Koşup geldiler. Dedik ki farklılıkları konuşmayacağız. Birbirimizle farklılıklarımız üzerinden atışmayacağız. Kimse ile kavga etmeyeceğiz. Kimseye hakaret etmeyeceğiz. Sadece sorunlarınızı konuşacağız. Sadece halk için, millet için siyaset yapacağız dedik. Millet koştu ve geldi. Baba evini doldurdu. 47 yıl sonra Atatürk’ün partisini birinci parti yaptı” dedi. Özel şöyle devam etti:
“CHP başının üstündeki görünmez cam tavanı kırmıştır”
“Tabii burada kazanılan belediyeler kadar kazanılmayan belediyelere de bakmak lazım. Malatya’da 2019’da hep beraber yüzde 23 alırken, İsmet Paşa’nın memleketinde Yazıhan’ın evladı, Malatya’nın evladı, benim hem gerçek ağabeyim, hem siyaseten ağabeyim, büyüğüm, ustam, Veli Ağbaba ile yüzde 38 oy aldık Malatya’da. Bu şu demek, artık CHP başının üstündeki görünmez cam tavanı kırmıştır. Artık Malatya iyi gün dostunu, kötü gün dostunu görmüştür. Artık samimiyet, içtenlik, siyaseti yandaşları için değil hangi görüşten olursa olsun bütün vatandaşları için yapanlar milletin gönlünde hak ettikleri yeri almıştır. Bütün Türkiye istedik. Kazanacağını biliyorduk. Çok istiyorduk ama bu sefer bu kadar oldu. Ben Malatya’ya üzülürken, Ulaş Karasu bana dedik ki ‘Başkanım yahu. Kalsın. Bir dahaki sefere de alacak bir büyükşehir kalsın. Malatya’yı da bir dahaki sefere alırız.’”
“Başarımız ilk genel seçimde iktidarın anahtarı olacak”
“Ben bir yere gidersem, ilde il başkanlığı baba evidir. İlçe ise ilçe başkanlığı. Biraz önce gittim ilçe başkanlığına, oturdum. Şahmurat Başkan’ın koltuğuna. Koltuk ne onundur, ne benimdir. Koltuk Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetidir. Onun kahvesini içtik. Hatırını sorduk. Baba evinde oturduk. Oradan kalktık ve buraya geldik. Yazıhan’ın alınması zor dediler. Yazıhan’ı kazanma ihtimalimiz yok dediler ama Yazıhan Belediyesi’ndeki adayımızı Veli Ağabey’den dinledik. Dedik ki öyle bir aday var ki Yazıhan’ı alırsa o alır. Cesaretse cesaret. Çalışkanlıksa çalışkanlık. Örgüte saygı ise örgüte saygı. Hepimiz güveniyoruz. Abdulvahap Göçer bu işi halleder dediler. Bir yanımda Abdulvahap Başkan var. Bir yanımda Şahmurat Başkanım var. Bundan sonra bu partide bir yol yürüyüşü var. Bu partide Abdulvahap Başkan’ın cebinde bir anahtar var. O anahtar belediyenin giriş kapısının, kasasının anahtarı değil. Bu kentin altın anahtarı değil. Eğer iyi çalışırsa, çalışacak. Dürüst yönetirse, yönetecek. Hakkaniyetli olursa, olacak. Yazıhan’daki başarımız önümüzdeki günlerde yapılacak ilk genel seçimde iktidarın anahtarı olacak. O anahtar cebindedir. Kusurumuz olur, görmeyeceğiz. Sinirimiz olur asla teslim olmayacağız. El ele, omuz omuza, hep beraber çalışıp Atatürk’ün partisini ilk seçimlerde iktidar yapacağız. Bu görüntü olduktan sonra Yazıhan korkmasın. El ele, omuz omuza, bu işi yapacaklar. Başaracaklar. Partimizi iktidar yapacaklar. Onlara güveniyorum, sizlere güveniyorum. Tabii sadece Yazıhan’da değil. Malatya’da, Hekimhan’da da, Arapgir’de de, Doğanşehir’de de, Arguvan’da da başardık. Emin olun buralarda arkadaşlarımızın gayreti, çalışkanlıkları, kentlerine duydukları vefayla, saygıyla, sorumlulukla bu başarıyı hep birlikte genele taşıyacağız. Malatya’da seçimlere giren, emek harcayan, para harcayan, alın teri döken kim varsa, kazansın kazanmasın CHP’nin Genel Başkanı olarak hepsini yürekten kutluyorum. Hepsi gözümde kahramandır. Hepsi kazanmıştır. Tabii sadece Malatya deyince burası İsmet Paşa’nın memleketi değil. Çok önemli siyasetçiler oldu. İsmet Paşa gibi partimizin kurucularından, kahraman muzaffer bir komutan, hem Cumhurbaşkanı. Ama sadece İsmet Paşa değil, Turgut Özal’ı da anmak, onun 1980 darbesinden sonra askerler millete istikamet dayatırken, devleti karşısında bulmasına rağmen girdiği mücadele demokrasi başarısı kazandı. Çok önemli görevler yaptı. Elbette çok farklı düşündüğümüz noktalar vardı. Ama Malatya’nın o evladı Turgut Özal’a da Allah’tan rahmet diliyoruz. Kendisini de bir kez daha anıyoruz.”
“Ormanlarının korunması için meseleye TBMM el koymalı”
“Dün Diyarbakır ve Mardin arasında çıkan yangınlarda maalesef 12 vefatımız var. Türkiye’nin dört bir yanında orman yangınları sürüyor. Bayramda bizler evlerimizde otururken, bu belediyelerin kahraman itfaiyecileri, hatta bütün personelleri, yine orman müdürlüklerinin çalışanları, çok önemli mücadeleler veriyorlar. Allah hepsini sakınsın. Allah hem onları, hem canlarımızı, hem ormanlarımızı korusun. Ancak Türkiye’nin orman varlıklarının bu kadar kolay kaybedilmesine, 2024 yılının teknolojisine, imkânlarına rağmen bu kadar ciddi zorluklara, ciddi hatalara, dönüp bakmak gerekiyor. Orman yangınları konusunda CHP olarak bütün yapıcı, yol gösterici önerilerimizle birlikte, bu konuyu önümüzdeki hafta Meclis’te gündeme getirip, bu konuda Meclis komisyonu kurulmasını sağlayıp, akademisyenleri, yerel yöneticileri ile afet yönetiminde yetkin isimlerle, dünyanın dört bir tarafına bakarak, bu memleketin ormanlarının korunması için bu meseleye artık TBMM’nin el koyması gerekmektedir. Burada Türkiye’ye ilan ediyoruz. Bu orman yangınlarına bu milletin vekilleri ya dur diyecek, ya dur diyecek. Bunun için çalışacağız.”
“Kayısıcı’nın hakkını aramak için ne gerekiyorsa onu yapacağız”
“Kayısının başkenti denince Malatya akla geliyor. Ama her alanda olduğu gibi kayısı üreticisine de bir dokunuyorsun, bin ah işitiyorsun. Bir kere en berbat durum şu. Kuru kayısı burada üreticide 140 lira, pazarda 300 lira, markette 370 lira. Emeği sen çekiyorsun, alın terini sen akıtıyorsun, çoluk, çocuk eşinle sen çalışıyorsun. Gün oluyor borç alıyorsun, kredi alıyorsun. Her şeyine sen katlanıyorsun ama sen 140 lira alıyorsun, bütün masrafların içinde. Alıp satan 370 liraya satıyor. Geçen sene sordum kayısı kaç liraydı? Burada bahçede kuru kayısı 100 lira. Bir senede mazot ikiye katladı, ilaç ikiye katladı, gübre ikiye katladı. İşçilik ikiye katladı. Fiyat sadece yüzde 40 artmış. Peki, geçen sene markette kayısı kaç para? 175 lira. Bu sene 370 lira. Şimdi marketteki fiyat ikiye katlıyor. Üstüne de gidiyor. Ama buradaki fiyat yüzde 40. Haksızlık, adaletsizlik burada. Günü geldi Tayyip Bey’in memleketinde Çay Mitingi yaptık. Günü geldi Trakya’da Buğday Mitingi yaptık. Herkesin derdi şu ki maliyetini kurtarmayacak fiyatlara çiftçiye çalış diyorlar. Adeta sen köle gibi çalış, parayı başkaları kazansın diyorlar. Üzümde de fındıkta da çayda da kayısıda da böyle. Buradan sesleniyorum. Elbette bu işin en baş savunucusu Veli Ağbaba. Malatya’nın güçlü örgütü var. Barış Başkan var ama bize de düşerse bu kayısının hakkını aramak için, kayısıcının hakkını aramak için, Malatya’nın hakkını aramak için ne gerekiyorsa onu yapacağız. Hep birlikte mücadele edeceğiz.”
“Partimize yakışır tutum için yürekten teşekkür ediyorum”
“Malatya’nın çok iyi günlerinde burada olduk, çok kötü günlerinde de burada olduk. 6 Şubat depreminde ilk gün, ertesi sabah, sabah 05.00’da Barış Başkanımın telefonu ile öğrendim. ‘Veli Abi’ye ulaşamıyorum’ dedi. ‘Deprem oldu’ dedi. ‘Yıkıldık, bitti Malatya’ dedi. İstanbul’da İsmail Küçükkaya’nın programına çıkacaktım, arabaya bindim. Ankara’ya Ankara’dan da gece yarısı 01.00’da Malatya’ya geldim. Gördüğüm manzara korkunçtu. Veli Ağbaba’yı bir ateşin başında gördüm. Ben ne onu, ne ateşin başındaki bütün bildiklerimi, sevdiklerimi o halde görmemiştim. Güneş doğdu. Malatya’nın halini gördük. İnanamadım. Yola çıktım. Doğanşehir’e gittim. Doğanşehir’in bir kez daha viran şehir olduğunu gördüm. Taş üstüne taş kalmadığını gördüm. O günden sonra 2,5 ay. 11 ilde olduk. Milletvekillerimizle, parti meclisi üyelerimizle, MYK üyelerimizle, Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte deprem döneminde 2,5-3 ay buradan ayrılmadık. Biz gittik, Veli Ağbaba Malatya’dan hiç ayrılmadı. İlk sabah Pertek Feribotu’nu işletip 60 bin ekmeği getirirken de Veli Ağbaba oradaydı. Çadırlarda millet donarken, sırtında kendi kütük taşıyarak çadır kentlerde gezerken de oradaydı. O süreçte hem Veli Ağbaba’ya, hem örgütümüze, hepinize en zor günde partimize yakışır tutum gösterdiğiniz için yürekten teşekkür ediyorum. O günlerde Kadın Kolları Genel Başkanımız da buradaydı. Malatya Kadın Kolları Başkanımız Güllü Tuncer, eşiyle birlikte göçük altındaydı, maalesef kurtaramadık. Bir kez daha onun şahsında, bin 237 kaybımıza, Malatya’da kaybettiğimiz canımıza Allah’tan rahmet dilerim.”
“Neredeyse 1,5 yıl oldu 100 kişiden 88’ini sokakta bıraktılar”
“Ölen öldü, kalan kaldı değil. Bir daha ölüm olmaması için aynı yanlışları yapmamak lazım. Hızla deprem konutlarının yapılması gerekiyordu. Biz dedik ki oturalım, Türkiye olarak bu şehirleri hep birlikte ayağa kaldıralım. Dedik ki deprem konutları ücretsiz olsun, milli bir seferberlik ilan edelim. Kabul ettiremedik. Dedi ki ben para alacağım ama bir yılda herkesin evini yapacağım. Dedik olmaz. Dedik ki bu çok iddialı bir söz. Ama millet o çaresizlikte, o rüzgârın altında, yağmurun altında, çadır kentlerde, güneşin altında, konteynerlerde, bu sözlere itimat edenler oldu. Oy verdiler. Seçimler oldu ve bitti. Milletin takdiriyle Recep Tayyip Erdoğan yeniden yetkiyi aldı. Bakın bir yılda 650 bin konut sözü vermişti. Seçimi kazandı. Şu ana kadar verdiği konut sayısı 79 bin. Türkiye’de yüzde 12. Ama Malatya’ya bakınca 103 bin konut yapacağız dediler. Verilen konut 7 bin 881. Yüzde 7,6. Bir yılda sorunu çözeceğim diyenler, neredeyse 1,5 yıl oldu 100 kişiden 88’ini sokakta bıraktılar. Malatya’da 100 kişiden 93’ü sokakta. 10 aileden 9’u ya çadırda, ya konteynerde ya da barınamadı, gitti. Gurbette. Ama seçim için oy isteyenler, şimdi 1,5 yılda yüzde 6,5’nu yaptılar.”
“Türkiye’nin en büyük direnişini kira yardımı için başlatacağım”
“Bu barınma sorunu en büyük sorun. Ama sorunun en önemli kısmı belirsizlik meselesi. Ev az hasarlı yaptır dedi, evi yaptırdı. Şimdi rezerv alan oldu, çıkacaksın, yıkacağız dediler. Orta hasarlılar yıkılacak dediler. Adam yıkılacak diye pervazını, kapısını söktü, sattı. Kendine katık yaptı. O para ile ekmek aldı. Çoluğuna çocuğuna süt aldı. Şimdi diyor ki yıkmayacağız, yaptıracaksın. Büyük bir belirsizlik. Büyük bir haksızlık var. Şunu görüyoruz ki. Bu ay son kez kira yardımı yapıyorlar. Artırın, yeniden uzatın dedik. Ekonomi kötü, para bulamayız. Kira yardımı bitti diyorlar. Eğer bu 10 ildeki, söz verip de açıkta bıraktığınız 650 bin konut. Milyonlarca kişiyi kira yardımsız bırakırsanız, size buradan söz veriyorum. Eğer katılırlarsa, eğer mücadele etmek isterlerse, eğer haklarını ararlarsa Türkiye’nin en büyük direnişini bu kira yardımı için başlatacağım. Söz veriyorum size. Hem evi yapmayacaksın, hem seçim geçti. Kirayı da unutacaksın. Milleti çadırlarda, konteynerlerde yıllarca bırakacaksın. Öyle yağma yok. Sana depremzedeyi ezdirmeyiz. Onlara yukarıdan bakma. Karınca gibi görme. Karıncanın kardeşi var o da CHP’dir.”
“22 yıllık AKP iktidarının yükünü sırtlanacak halimiz yok”
“Para bulamıyorum diyor. Pazartesi Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız, Mehmet Şimşek’e gidip parayı nereden bulabileceklerini gösterecek. Bakın buradan açıkça söylüyorum. 22 yıllık AKP iktidarının yükünü sırtlanacak halimiz, yanlışına doğru diyecek halimiz yok. Onların hatasını düzeltmek için, onlara yanaşacak halimiz yok. Doğrusunu biliyoruz. Ama bir yandan kira yardımı ver. Para yok. Emekliye zam yap, 10 bin lira ile geçinilmiyor para yok. Asgari ücreti artır, para yok. Şimdi gelmiş, çaya verdiği para ortada. Buğdaya verdiği para ortada, kayısının durumu ortada. Para bulamıyor. Para var. Ama bunda alacak cesaret yok. Biz zenginlerin, para kazananların, yüksek gelir elde edenlerin yüksek vergi vereceği, az kazanın az vergi vereceği, hiç kazanmayanın hiç vergi vermeyeceği bir sistemi savunuyoruz. Oysa onlar 100 liralık verginin 67 lirasını, elektrik, su, doğalgaz, çocuk bezi, sütten, emekten alarak maalesef yüzde 67’yi garibanlardan topluyorlar. Yüzde 67’yi garibanlardan topluyorlar. Yüzde 21’i maaşlardan kesiyorlar. Sadece zenginlerden yüzde 11 vergi alıyorlar. Bakın bunun tam tersi olması lazım. Öyle olursa emekliye zam da verilir. Kayısıya iyi para da verilir. Asgari ücrete enflasyon iyileştirmesi de yapılır. Her sorun düzelir. Ama siyaset öncelik belirleme işidir. Pazartesi soracağız Mehmet Şimşek’e. Ey Şimşek. Sen önceliğin vatandaş mı, yandaş mı? Sen müteahhitten yana mısın, Yazıhanlı kayısı üreticisinden yana mısın? Onu söyle bakalım diyeceğiz. Her gün yeni bir şeyler duyuyoruz. Bizim vergide adalet dediğimiz, yoksulun yakasından düşülecek, vergi alınması gerekenlerden alınacak. Dünyanın bütün vergi cennetlerinden yandaş şirketler var. Bir lira vergi vermiyorlar. Kanunumuz diyor ki, Cumhurbaşkanı listeyi yayınladığı gün yüzde 30 vergi alacağız. Bakın bir liste yayınlamakla hepimizden alınanın çok fevkinde vergiyi zenginlerden, offshorecilerden, açık denizdeki adı bilinmez adalarda dönen kayıt dışı ekonomiden toplamak mümkün. Onun için önerilerimizi söyleyeceğiz. Yaparlarsa ne ala. Yapmazlarsa siz onları indireceksiniz. Bizi getireceksiniz. Biz halledeceğiz. Hepinizin yüzünü güldüreceğiz.”
“Herkesi 30 Haziran’da Kocaeli Mitingi’ne davet ediyorum”
“Ben size sorayım. Bu şartlarda geçinebiliyor musunuz? Geçinebilen var mı? Siyaset sokağın sesini dinleme işidir. Sokakta artık ses yok. Çığlık var. Ne diye çığlık atıyor insanlar? Geçinemiyoruz diyorlar. Madem geçinemiyorsunuz, sonuç yok. O zaman asgari ücrete zam yapılması gereken günden bir gün önce, Türkiye’nin en büyük emek kentinde, Kocaeli’de Gebze’de işçilerle, emeklilerle, çalışanları ile emekli olmuşlarıyla bütün emekçilerle, esnaflarla, çiftçilerle birlikte bir büyük Geçinemiyoruz Mitingi yapacağız. Türkiye’de emeği sömürülen, yıllarca çalışmasının sonundaki emekli maaşı kuşa dönen, ürünü para etmeyen, geçinemeyen herkesi 30 Haziran günü Kocaeli’ndeki Geçinemiyoruz Mitingi’ne davet ediyorum.”
“Sopaya sarılanla, Anayasa’yı çiğneyenle normalleşme olmaz”
“Dün akşam maalesef Kayseri Pınarbaşı’nda bir saldırı gerçekleşti. Partimizin belediye meclis üyesi adayı birinci yedeğimiz, arkadaşımız, abimize kızının yanında, eşinin gözünün önünde, beş kişi sopalarla saldırıp, beyin kanaması olacak kadar vurdular. Yere düştü, hareketsiz kaldı. Çekip dizlerinden vurdular. Neymiş? Pınarbaşı’ndaki seçimmiş. Biz seçim gecesi söyledik. Seçim seçimde kaldı. Bundan sonra başkanımız bütün Pınarbaşı’yı kucaklayacak. Başkanımız bundan sonra bütün Pınarbaşı’nın başkanı olacak. Kimse üzülmesin. Kimse endişe etmesin dedik. Halen daha birileri gerilim yaratmak, o gerilimden beslenmek istiyor. Halen daha birileri kaba kuvvetle bir şey yapacağını sanıyor. Savunmasız bir adama beş kişi saldırmak ne güçtür, ne cesarettir, ne dirayettir, ne kabadayılıktır. Olsa olsa acizliktir, zavallılıktır. Son söz şu, biz Türkiye’de siyasette normalleşme istiyoruz. Normalleşme demek normal davranmak demektir. Kurallara uygun davranmak demektir. Hukukun üstünlüğüne inanmak. Anayasa’ya bağlı kalmak demektir. Seçimi kaybedince kabullenmek, tebrik etmek demektir. Sopalarla saldırınca normalleşme olmaz. Ankara’nın ortasında bir siyasi cinayetin kanını yerde bırakmakla olmaz. Emekliye 10 bin lira vererek, açlığa mahkûm ederek, ev kirası vereceksen aç kal, karnını doyuracaksan sokakta kal demekle olmaz. Asgari ücretliye seçimden önce dört kez yılda zam yapacağım deyip seçimden sonra yapmamakla olmaz. Asla ve asla depremden sonra bir yılda konut vereceğim deyip durup, bir yıl sonra kira yardımını kesmekle olmaz. Biz Türkiye’nin bir normali olarak, hukuka, kurallara, ahlaka, vicdana sahip olarak yönetilmesini istiyoruz. Bunun için el uzattık. Hukuka uyarsanız, ne ala. Sopaya sarılanla normalleşme olmaz. Kanuna uyarsanız ne ala. Anayasa’yı çiğneyenle normalleşme olmaz.”
“Hukuktan ve vicdandan sapanın olduğu yerde olmayız”
“Ama bir parti gerilimden beslenecek diye ya da kendi rezaletini yargıdan kaçıracak diye normalleşmeyi baltalıyorsa ona da kimse pabuç bırakmaz. İsteyen gelir. Normalleşir. Hep birlikte doğru işler yaparız. Ama hukuktan sapanın, vicdandan ve ahlaktan sapanın olduğu yerde biz olmayız. Ama biz neredeyiz? Milletle beraberiz. 50 yıl sonra birinci parti olmuşuz. Üç aydır tüm anketlerde birinci partiyiz. Normalleşmeyi herkes CHP’den biliyor, halkın çok büyük bir kısmı destekliyor. Ya gelirsiniz kurala, kanununa ve hukuka uyarsınız, emekliye, asgari ücretliye, çiftçiye sahip çıkarsınız. Hapisteki suçsuz arkadaşlarımıza zulmetmeyi bırakırsınız, AİHM, Anayasa Mahkemesi kararlarına uyarsınız, ne ala. Uymuyorsanız, biz buradayız. Bu ülkeyi kuran iradeyiz. Bu ülkede demokrasiyi yeniden kurmak, bu ülkeye yeniden istikrar getirmek, yoksulluğu yeniden bitirmek, yüzleri güldürmek, yani normal bir demokrasiyi inşa etmek de bizim boynumuzun borcudur. Gelen gelir, gelmeyenler milletin karşısına geçer. Millet bizimledir. Millet ile devlet yarışırsa millet kazanır. Biz kazanacağız. Milletin karşısında olanlarla biz mücadele edeceğiz. Arkalarındaki görünür güç, görünmez güç, karanlık güç, devletin kendi yer altı devleti veya birilerinin itina ile karşımıza çıkardığı derin devleti, size pabuç bırakmayacağız. Bu ülkeye demokrasiyi yeniden getireceğiz. Söz veriyoruz. Yazıhan gibi merkez nüfusu 2 bin, 3 bin olan, toplam nüfusu 10 bin olan yerde sabahın köründe miting yaptınız. Hepinizi çok seviyorum. Hepinizi ayrı ayrı kucaklıyorum.”
Kaynak : PHA