AKP’nin İstanbul büyükşehir belediye başkanı, daha doğrusu Recep Tayyip Erdoğan’ın atadığı kayyum Mevlüt uysal, “metroyu en çok oy aldığımız yere yapacağız” diye bir laf edince, herkeste bir şok dalgası yarattı. Bunun oy verme seçimlerinde herhangi bir değişiklik yapmayacağı bir yana, yeni dönemin işaret fişeklerini görmek açısından değerlendirilebilir bir malzeme!
Aleni olarak yaşam haklarının gasp edildiğini düşünen büyük bir kesimin bu tür tezviratlar karşısında kapıldığı öfke, AKP’nin tam da uygulamak istediği yeni siyaset tarzı. Son dönemde, toplumun yıllardır benimsediği, hayatlarına bir şekilde dahil ettiği bazı tartışmaları ele aldığımızda, uygulanan siyasetin amacını, yöntemini görmek mümkün. Nedir bunlar:
1) Lozan başarı mıdır hezimet midir?
2) Kuran’ Kerim’in güncellenmesi gerekir tezi
3) İstiklal marşı üzerinden yürütülen tezvirat
4) millileşme politikasına muhalefet blokundan gelen cevapların topluma iletim şekli.
5) Atatürk’ün Çanakkale’de anılmaması sonrasında iktidarın salvoları
6) Abdülhamit dönemi ile tartışmalar
Toplumun hassas dengelerle ayakta tutulduğu şu dönemde, iktidarın önümüzdeki seçimlerle varmak istediği nihai hedefin, yukarıda saydığımız maddelerle son reddesine gelmiş kutuplaşma siyasetini devam ettireceği, bunun içinde kendi seçmen kitlesini kanalize edici iddiaları gündeme taşıyacağı netleşmiş durumda. Tüm uygulamalarıyla toplumun her anına; iktidarın dindar, Allah’ın sevgili kulları imajının yerleştirildiği şu sürece, yeni dönemde lehimlenecek siyasetlerin olduğunu, yakında zamanda yaşanan tartışmalardan çıkarmak mümkün. Akp yeni dönemde; dindar, muhafazakar, çağdaş, Atatürkçü milliyetçi, ulusalcı ve -cı, -cu ekiyle bitecek hangi siyasi malzemeler varsa kullanacağını bunlara itiraz edenleri elindeki en uygun malzeme ile cevap vereceğini belli etmiş durumda.
Kemal Kılıçdaroğlu hacca gidip gelse turistik “gezi yapıp geldi” denecek bir ortamın ağırlığı altında ezilen siyasetin budanmış halleri, ülkenin birlikte yaşama kültürüne verdiği zararın bir öneminin olmadığını da kanıtlıyor. Aidiyetler üzerinden yürütülen siyasetlerle, kırılan insanların ruh hallerinin, ülkenin çimentosu denecek uzun cumhuriyet dönemi kazanımlarının ortadan kaldırılma çabalarına vurduğu darbeler görülmüyor. Muhalefet; iktidarın siyasi malzemeleri için, yeri geldiğinde çimento oluyor, yeri geldiğinde kum veya su, hangisi olursa olsun bir hafta sonra iktidar karşısında donup betona dönüyor. İktidarın ortaya attığı ne varsa, oltaya ilk kapılan muhalefet oluyor ve verilen cevaplar üzerinden alan daraltılıp siyasetin girdaplarında kaybolana kadar basın olanaklarıyla muhalefete darbe üstüne darbe indiriliyor. Maddelerden birini alıp incelememiz gerekir belki de burda. Kuran ile ilgili ortaya atılan güncelleme oltasına Kemal Kılıçdaroğlu cevap verse olumlu veya olumsuz farketmez hemen orantısız bir şekilde halk nezdinde “dinsiz olduğu belirtilir “ , “ayetleri değiştirecek böyle birşey olabilir mi” diye ağır hakaretlere maruz kalacaktı. Burda iktidar açısından hukuksuz birşey vardır demek doğru değil. Bunda suçlu tabi ki muhalefettir. İktidar bulduğu boşlukları değerlendirmek isteyecektir. Amaçları uğruna yapmayacağı bir hususun olmadığını daha önceki uygulamalarıyla kanıtlamıştır. Muhalefetin yeni bir yol ve yöntem belirlemesi gerektiği ilkesi ciddiye alınmadığı sürece mevcut koşullarla tekeden süt beklemekten öteye bir umudun olmadığı aşikardır.
Toplumun bir refleks geliştirmesi ilkesi şu süreçte hayati bir önemde olduğu gerçeği nettir. Kemal Kılıçdaroğlu AKP’nin uyguladığı siyasetin ana metaforudur. Böyle saça böyle tarak ilkesinin yakıştığı başka bir dönem olmadı hiç. Sosyal demokrat bir yönetim özlemiyle hareket edilmediği sürece Akp önümüzdeki günlerde CHP’yi de MHP gibi ortadan kaldıracaktır. Nasıl mı ? Kemal Kılıçdaroğlu’nu güçlü tutarak zaten CHP bitirilmedi mi ? Düşünüp bir çaresine bakın diye siyaset öğüt veriyor. Düşünmüyorlar galiba !
DİPNOT
Erdal İnönü’ye bir gün, hiç sıcak bakmadığı siyasete yıllar sonra neden girdiğini sorarlar. Yanıt müthiştir:
- Ülkemi benden daha kötüleri yönetmesin diye!