“ Tıklamak, tıklatmak” tan tutunda ( argoda ) “ jetonu düşmek “ e kadar varıyor “ click “ sözcüğünün anlamı. Hatta bu isimde çevrilen bir film olduğunu bile öğrendim internette araştırma yaparken. Benim üzerinde yoğunlaşmaya çalışacağım anlamı ise “ birbirine uymak, uyuşmak “ üzerine olacak.
Çünkü beni en çok etkileyen “ click “ sesi; yorgun argın, ellerin dolu iken zar zor deliğine soktuğun anahtarın kilide denk gelip de çıkardığı anki sesidir. Nasıl da birbirine denk gelen ve senin de büyük bir hazla eşlik ettiğin bir andır, o an. Anlatılmaz bir başarı duygusu eşlik eder o sese. Abartmıyorum, gerçekten benim için- özellikle yaşım ilerledikçe- çok özel anlardan olmaya başladı anahtarla kilidin gerçekleştirdiği uyum.
Öyleki; daha da ileri gideceğim, uyumun sesi oldu her alanda benim için “ click “ sesi. Zihnimde, ruhumda, duygularımda yaşadığım uyanışlarda bile o sesi duyar oldum boşlukta. Anlayacağınız “ buldum, buldum “ benim için oldu “ click, click “.
Eş zamanlı olarak yaşadığım bazılarını sıralayıvereyim hemen: parktaki sarı yapraklar ( click ) çocukluğumdaki evlerden birinin bahçesi ve yaprakları tepeleme yığıp yaptığım yatak; paçası geniş pantolonlar ( click ) ortaokulda giydiğim ve merdivenlerden çıkarken özellikle erkek arkadaşlarımın ( bugün için onun çok naif ( ! ) bir cilveleşme olduğu inancını taşıyorum) çekiştirdiği “ İspanyol paça “ siyah pantolonum; çok seyrek karşıma çıkan çeşitli desende pazenler olsun, pötikareli kumaşlar olsun (click ) annemle ilkokuldan başlayarak zaman zaman paylaştığımız dikiş- nakış dolu sıcacık saatler; sobalar ( click ) yine çocukluğum ve gençliğim; sobanın üzerindeki çaydanlığın sesi, patlayan kestanenin kokusu, yumuşacık ve sıcacık bir yatak, yine senden hiçbir zaman sevgi ve şefkatini esirgemeyen canlardan biri veya birkaçı… Aslında siz anladınız lafı döndürüp dolaştırıp nereye getirdiğimi. Evet, kışın kokusu geliyor ve benim hafiften hafiften keyfim kaçıyor. Böyle geçmişi bahane edip aslında bugüne gönderme yapıyorum. Fakat duyan var mı? Sesim geliyor mu?