İnsan olarak biz canlılar, çok tuhafız.
Hiçbir şeyden memnun olmuyoruz, olamıyoruz.
Geçmişi, geçenleri, olanları, nedense hep unuturuz.
Her yıl kış ayında, yazın, sıcakların nasıl olacağı hakkında görüşler ileri sürer, fikirler üretiriz.
“Yazın geleceği kıştan, ya da ne bileyim, kışın gelişi yazdan belli olur” gibisinden lâflara sıkça başvururuz.
Belki çok evham yaparız, belki de gerçekten mevsimler değişken oldu.
Tabi, küresel ısınma, mevsimsel değişiklikler, iklimsel farklılıklar, aşırı sıcaklar, ya da soğuklar, artan doğal afetler, sıkça rastlanılan olumsuz tabiat olayları, belki de bizim bunları söylememize sebep oluyor.
Öyle ya! Bir yerde afete dönüşen yağmurlar ya da kar yağarken, hemen yanı başında, kavurucu sıcaklar, kuraklıklar gözleniyor.
Hemen her sene bir öncekine göre kıyaslar yaparak değerlendirmelerde bulunuyoruz.
Acaba çok mu unutkanız ya da çok mu evhamlıyız, bilemiyorum!
***
Neler yaptığına, ne haltlar karıştırdığına bakmadan, bir de başkalarına akıl vermiyorlar mı?
Bunlar mı çok aptal, yoksa karşısındakini mi aptal görüyorlar?
Kimin kim, ne, nasıl olduğunu herkes çokkkkk iyi biliyor.
Boşuna çabalamayın, fırıldağa rahmet okutanlar.
***
Perde inmiş ki gözlerine, görmez olmuş olanları.
Alleme-i cihan olsa, bırakmaz yalan dolanları.
***
Ben ki divaneyim, gezerim cihanda.
Vallahi söyledim, inanın ahanda.
***
Kimliksiz, kişiliksiz, olmaktansa,
Boş yere ateşlerde yanmaktansa,
Şerefsizi haksızı anmaktansa,
Bırakır giderim, gözüm görmesin.
***
Gece 24''ten sonra mahalle aralarında düğünlerin devam çok can sıkıcı olmaktadır.
Hele silah sıkılması tam bir şerefsizlik örneğidir.
Bir insanda yoksa şeref, haysiyet, vicdan, edep, adap, neylesin kolluk kuvvetlerinden Emniyet.
***
Canınız sıkılırsa bir gün, bir su kenarına gidin, yeşil bir ağacın altında, küçük bir çocukla sohbet edin.
Bakın nasıl rahatlarsınız.
Kerim BAYDAK