Ne olduğunu anlamadan, dinlemeden, insanları bir kalemde defterinden, kitabındın sildiğini söyleyen tek millet biziz sanırım.

Belki bu anlamda dünyada eşi benzeri bulunmayan ender toplumlardan biriyiz.

Dünyada asil olan ve dürüst olan tek millet olduğumuzu düşünen de biziz tabi. (Doğrudur öyleyiz)

Büyük bir ikilem içerisinde; hem kendimizle, nefsimizle, hem de rakibimizle, hasmımızla kanının son damlasına kadar, can verinceye kadar savaşıp dururuz.

Haklı ve haksız hiç fark etmez.

Yeter ki lâf olsun, torba dolsun.

İçinde olanın hiçbir Kıymet-i Harbiye’si yoktur.

Dedim ya, insanları bir kalemde, bir çırpıda düşünmeden sileriz.

Hele bu sevmediğimiz bir insansa, vay haline!

Yandı o, bitirdik biz onu…

Sevmediğimiz, tasvip etmediğimiz bir kimseyi, ağzıyla kuş tutsa, göklerde de uçsa, yine yaranamaz, yaramaz bize.

Geçmişte miskal-i zerre kadar da olsa olumsuz yaptıkları gelir her zaman aklımıza.

Sevmiyoruz ya bir kere, bitiririz onu.

Sadece sevdiklerimize, canımızdan çok evla gördüğümüz aile bireylerimiz söz konusu olunca, işte o zaman akan sular durur, her şey farklı işler, her şey tersine döner.

Kızsa da, dövse de, vursa da, görmezden gelir, yaptığı hatalar silinir.

Çoğu zaman görmezlikten geliriz.

İlla ki yaptıklarını ve söylediklerinin haklı çıkaracağız ya!

Kimi zaman yaşlılığına, kimi zaman cahilliğine, kimi zaman gençliğine verir geçeriz, geçiştiririz.

Sevdiğimiz kişilere toz kondurmak istemeyiz, başkalarının da olumsuz bir kelime söylemelerine, dayanamayız, tahammül edemeyiz, uğruna can verir, serden geçeriz.

İşte bu özelliğimizle başka toplumlardan da ayırt edilebiliriz.

Aile içerisinde böyle olduğu gibi, siyasette de bu kendini daha çok hissettiriyor.

Siyaseti öyle benimsemiş ki, liderin, partinin hatalarını görmezlikten geliriz.

Fanatizmin ve holiganizmin hâkim olduğu gibi, futbolda da tuttuğumuz takımın hatalarını, eksilerini görmezlikten gelir, sürekli hakemi ve karşı takımı suçlar dururuz.

Sevmiyoruz ya!

O yüzden, karşı takımı tebrik ve takdir etmek yerine, yerden yere vururuz.

Siyasette de sevdiğimiz lider-parti dışındakileri ne kadar haklı olursa olsunlar, yerden yere vurur, ölsün, batsın, bitsin, yok olsun isteriz, bunun için beddualar eder dururuz.

Hep kendimizi beğeniriz.

Her şey bizim olsun isteriz.

Benim olmayan, başkasının da olmasın isteriz.

Güzel olanın, değerli olanın, albenisi olanın, başkalarında da olabileceğini kabullenmeyiz ve insanî değerlere uyma konusunda çelişkiler yaşarız.

Hâlbuki “Marifet iltifata tabi değil midir?”

Oysa biz ne yapıyoruz?

İltifatı marifete tabi tutuyoruz.

Oysa kişinin yaptıklarına bakarak iltifat etmeli, takdir ve taltif etmeliyiz.

Görevini yapana tu-kaka...

Sevmiyoruz ya bir kere!

Felsefemize, dünya görüşümüze, yaşam tarzımıza ters ya!

Kişisel menfaatlerimiz zedelenecek ya!

Benim olmayan, başkasının da olmasın düşüncesindeyiz ya!

Toplumda tezahür eden hal, hareket ve söylemlere bakarsanız, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.

Tuhaf bir milletiz vesselam!

Kerim BAYDAK

[email protected]