Ne yazık ki, Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğundan bu yana darbelere yabancı bırakılmadı. 15 Temmuz’da, gece saat 10 sularında başlayan darbe girişimi, 16 Temmuz’da yaklaşık 8 saat sonra püskürtüldü. Püskürtülmeye bilinirdi. Bu darbe başarılı olabilirdi ve biz bu yazıyı yazmıyor, hatta yaşamıyor, nefes almıyor, nefes alsak bile korkuyla alıyor olabilirdik.
Bütün bunlar bir varsayım değil, çünkü yaşadığımız darbeler sonrası oluşan travmalar hiç de yabancımız değil.
Cuma akşamından bu yana olan olayları hepimiz anbean yaşadık, canlı canlı olanları gördük, kanlı kanlı sahnelere şahitlik ettik.
Ve biz, bazı insanların ne kadar alçalabileceğini gördük, ne kadar şerefsiz, ne kadar haysiyetten yoksun, ne kadar insanlıktan uzak, ne kadar onursuz olabileceklerini de gördük.
Ama başka bir şey daha gördük ki, bizi sevindiren oydu.
Bu ülkede kahraman askerleri gördük, darbeye karışmayan, darbecilerin kanunsuz emrine direnen, bunun için canından bile olanları…
Bu ülkede, canı pahasına ülkeyi ve milleti savunan polisleri gördük, hepsi birer destan yazdı sabahlara kadar.
Bu ülkede, kurum veya şahsi aracını canı ve malı pahasına tankların önüne koyan ve bu uğurda hayatından olan kahraman insanları gördük.
Biz bu ülkede, ‘darbe’ lafını duyduğu anda eline sopasını alıp yollara düşen 70-80 yaşında belli bükük dedeleri, nineleri gördük.
Biz bu ülkede, milli iradeyi ipotek altına alan, özgürlüğüne dokunmaya çalışan, ülkesinin her metrekaresini kirletmek için harekete geçenleri duyduğu andan itibaren yanında silahı olmadan, bir çakı bile almadan sokaklara dökülen kadınları, erkekleri, adam gibi adamları gördük…
Arap Baharı yalanıyla kandırılan ülkelerdekinin aksine, demokrasi nöbetine çıkan, darbeye vücudunu kalkan eden, tankların üstüne çıkan, darbeci olan askeri derdest eden yürekli insanlar gördük…
Çok şey gördük aslında; çok şeye tanıklık ettik.
Birlikte geleceğimizi karartmak isteyenlere karşı, birlikte tarih yazdık, tokat attık ve en büyük darbeyi halk olarak, millet olarak, bu ülkede yaşayan her fert olarak darbe indirdik.
Bütün bunları biliyorsunuz…
Bütün bunları ve belki de daha fazlasını da biliyorsunuz.
Günler, geceler boyu televizyon karşısından ayrılmadınız, radyolardan yayınlananlara dikkat kesildi, sosyal medyada anlık iletilerle gelişmeden haberdar oldunuz.
Yalan haberler de gördünüz, algınızla oynamaya çalışanlarla, kahramanlığınızı küçümsemeye çalışanlarla…
Bir askerin boğazının kesilmesi yalanını da gördünüz muhakkak. Öyle bir şey yoktu ama bundan kaç yıl önce meydana gelen bir askeri araç kazasında, başı kopan asker resminin montajını yedirmeye çalıştılar bize, yutmadık…
Kalabalık sokakta olunca “istenmeyen” bazı olaylar elbet oldu, öfke patlamasının kontrol edilemez şekle dönüştüğünü de gördük ama çok şükür sivil halkı bombalayacak kadar alçalmadı bu millet.
Bu millet, kendi halkının üzerine tank sürecek ve onları paramparça edecek kadar da karakter yoksunu, insanlıktan bihaber olmadı…
Bu millet, kendi meclisini bombalamadı, cumhurbaşkanlığı külliyesine jetlerle, helikopterlerle, silahlarla saldırmadı.
Bu millet, kendi cumhurbaşkanının kaldığı otele saldırı düzenlemedi.
Bu millet Boğaz Köprüsünde halkın üzerine ateş açıp, yüzlerce insanı öldürmedi.
Bu millet genelkurmay karargahını korumaya çalışan halkın üzerine bomba yağdırıp, ateş de etmedi.
Ve bu millet, darbeye hayır diyen genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarını rehin alıp, elini kolunu bağlamadı, onlara zulmetmedi…
Bu millet, darbe sonrası oluşacak zulmü, darbe sürerken önledi.
Sokaklara çıktı, ülkesini, milletini, sevdiklerini, namusunu, şerefini, ırzını korudu.
Bu millet, bayrağına, marşına, ezanına sahip çıktı.
Çünkü biliyordu ki, darbe olduğunda ilk susacak olan ezandı…
Sonra özgürlüğüydü…
Sonra fikirleriydi…
Sonra canıydı, kanıydı, sevdikleriydi…
Bu millet, darbe döneminde gözünün önünde eşine, kızına ve kendisine tecavüz edilenleri gördü, bir daha o günleri, o zulümleri, o işkenceleri yaşamak istemedi.
Bu millet, her darbe dönemi sonrası “eften-püften” sebeplerle insanların darağacında sallandırıldığını, yıllar yıllar boyu cezaevlerinde işkence gördüğünü iyi biliyordu. Bir daha o günleri görmeyi ise hiç istemiyordu.
Bu millet, geleceğine sahip çıktı, çocuklarının yarınına dokunulmasını istemedi ve bu millet, üç beşi kendini bilmez şerefsizin onuruna, namusuna, ırzına, bayrağına, ezanına, kutsal bildiği tüm değerlere dokunulmasını istemedi.
Bu millet, dış destekli gezi olaylarındaki gibi hainlik ve artislik yapmadı; erkekçe, yiğitçe, mertçe, korkusuzca tankların önüne yattı, üstüne çıktı, namluya canını siper etti.
Bu, bir kurtuluş mücadelesiydi ve bunu, bu millet bütün dünyanın gözü önünde, kahramanca, yüreklice yaptı…
Bir destan yazdı bu millet, o destanda alçalanları da unutmadan…
Emanete ihanet eden, bizim vergilerimizle maaş alan, bizim vergilerimizle alınan silahı, bize karşı doğrultan, yetkiyi yasadan değil, bir terör örgütü liderinden alan alçaklar, ne yazık ki askeri kıyafete bürünen adi, aşağılık birer teröristten farksızdı.
Onların hesabı vardı, çok kirliydi ama unuttukları Allah’ın da bir hesabı olduğuydu ve bu milletin yürekli tavrıydı…
Türkiye, çok büyük bir belayı defetti ve bunu da kahramanca yaptı.
Ama bu millet bir şey daha gördü; havayı koklayan, duruma göre tavır alan, güçlüden yana olmak için her daim hazır olan karaktersizleri…
Ne yazık ki onlar, her zaman ve her zeminde girdiği kabın şeklini alacak kadar omurgasızlar…
Bir şey daha gördük ki, bunu da son not olarak buraya kaydedeyim. Geçmiş darbelerin aksine, bir anda bütün kurumlar, kuruluşlar, medya ve yargı darbecilerin emrine girmedi, aksine anayasadan aldığı gücü, milletten aldığı yetkiyi darbecilere karşı kullandı, halkın yanında oldu.
Yarınlara ümitle bakmamıza neden olan ve yalnız olmadığımızı anladığımız da aslı buydu…
Tweetimden Seçmeler
Burası kafası esen aptalların darbeye kalkışacağı Afrika`nın balta girmemiş bir ülkesi değil, demokrasiyi özümseyenlerin ülkesidir.