Davutoğlu'nun nabzını ölçme

Abone Ol

         2015’i milletvekili olarak tamamlamak isteyenlerin nabız ölçmesi sürerken, bir başka nabız ölçme de partilerin içinde kendini hissettirmeye başladı.

13 yıldır ilk kez Recep Tayyip Erdoğan’sız seçime gidecek olan AK Parti, “yeni sürecin nasıl olacağı”nı test etmek için farklı şekilde nabız ölçmeler görülüyor.

Bunlardan birisi de dört eski bakanın yüce divan oylaması sonrası yaşananlar.

AK Parti’nin oylamada 40 civarı fire vermesine parti içine farklı tepkiler geldi.

Kimi ihanet dedi, kimi cemaatin parmağı olduğunu söyledi, kimi partiyi içten içe karıştırmak isteyenlerin “satın aldığı” vekiller olduğunu söyledi.

Sonra bunu söyleyenlere tepki geldi.

Her vekil, özgür iradesiyle oy kullanıyordu; ihanet suçlaması, satılmış iddiaları insafsızdı ve bunu söyleyenler hadlerini aşmıştı.

Bunu söyleyenler, iki eski gazeteci-yazardı aslında…

Ve halen yazarlık yapanlardı.

Birisi AK Parti Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner, bir diğeri Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar’dı…

Bu iki vekili güya hizaya getirense AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş ile Yalçın Akdoğan’dı…

Dışarıdan bakıldığında iki vekilin olaya duygusal yaklaştığı ve bu şekilde de hadlerini aştıklarıydı…

Ve tabii ki haddini aşana, had bildiren gerekliydi.

Ama durum öyle değil.

AK Partinin yeni döneminin nasıl olacağının bir testi var burada…

Bir nabzı ölçme var.

Recep Tayyip Erdoğan döneminde partide etkili olanların, yeni dönemde de rol kapma arayışları var.

Bu sadece iki yazar-vekil ve onlara cevap yetiştirenlerle sınırlı değil.

AK Partinin tüm kademelerinde bu nabzı ölçme var.

Aslında bir kaygı var, bazılarında korku.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partide ne kadar söz sahibi olacağı, elini eteğini ne kadar çekeceği, aday belirlemede kendi adına birilerinin müdahil olup olmayacağı, liste belirlenirken, daha önce vekillik sözü verilen olup olmadığının tespitinin yolu, fırsatı ganimet bilerek nabız yoklamadır.

AK Partinin firesi ve bu firecilere tepki, tam da böyle bir nabız ölçmeye uygun zaman ve zemindi.

Sadece bu değil elbet.

Aday adayı olmak için sıra bekleyenler, Ankara’nın yollarını arşınlayanların da ölçtüğü nabız, esasında bu belirsizlik.

Yeniden şekillenen il ve ilçe teşkilatları, AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yeni dönemde ne kadar etkili olup olmayacağını da gösteriyordu.

Bazı yerlerde taşlar yerinden oynarken, bazı kentlerde ağır taşlar yerinde duruyordu.

Görünürde bir değişim gözlense de esasta çok da bir değişim yoktu; yine aynı isimler, farklı görevlerle partideki söz sahiplikleri devam ediyordu.

Yeni Türkiye’de AK Parti yenilenmiyordu.

Bunun esas nedeni, 2015 seçimlerinde kendilerini garantiye almak isteyen “ağır top” vekillerin gücünü gösterme çabasıydı.

Teşkilatları henüz tanımayan veya elde yeterli veri bulunmayan yeni yönetimin ise “geçiştirici” bir teşkilata onay verdiği de yapıdan anlaşılıyordu.

Yenilenen veya yenilenmiş görüntüsü veren teşkilatların, aslında Ahmet Davutoğlu’nun gönlünden geçen olmadığına eminim.

2015 seçimleri için belirlenecek adaylar, bu açıdan çok daha önemli.

Bugüne kadar illerde gücü elinde bulunduran vekiller ile teşkilatların yeni dönemde aynı şekilde borusunun ötüp ötmeyeceği her yerde en çok konuşulan konu.

Siyasetin sevmediğim yönü de işte burası.

Parti, aynı fikre, aynı düşünceye, aynı amaca hizmet eden ve aynı hedefe yönelen insanların oluşturduğu bir çatıdır.

Burada görevden önce hizmet esas olmalı.

İsimlerden önce yapılan ve yapılacaklar konuşulmalı.

Ama bütün partilerde böyle olmuyor.

Hele aşiret de varsa, ekonomik güç de varsa bir de üstüne siyasi nüfusu varsa, borunun sesi de kesilmiyor; ha Erdoğan olmuş ha Davutoğlu olmuş fark etmiyor.

İşte Türkiye’nin her yerinde, AK Partinin bütün teşkilatlarında, AK Parti Genel Merkezinde ve vekiller arasında bu nabız ölçme, farklı şekilde devam ediyor. Seçim sonuna kadar da aynı partiden farklı atışmaları göreceğimize inanıyorum.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, bunun ne kadar farkında bilmiyorum ama TBMM’deki fire, nabız ölçmenin tavan yaptığı yerdi. 40 eksikle Yüce Divan’ın geçmeyeceği zaten biliniyordu ama nabız ölçme için de bundan iyi fırsat olamazdı.

Partilerin grup kararı alması yasal olmadığı için, parti içinde yapılacak açıklamalar, ihanetle değerlendirilmeyecek, “her vekil, kendi özgür iradesiyle oy kullandı” diyecekler.

Bu lafa kimse inanmaz…

Çünkü “4 eski bakan Yüce Divana gitsin” diye oy kullanan muhalefete mensup milletvekilleri de “özgür iradesiyle değil, parti zoruyla” bu oyu kullanmışlardı.

Aksini iddia eden, sadece kendi oyundan emin olandır, genelinden değil…

 

Tweetimden seçmeler

Bazıları sahip olmak, elde etmek için bir birini yerken, “alın da başınıza çalın” diyeceğim, ne kadar değersiz dünya malı var, şaşırıyorum.