Özellikle depremlerden sonra sıkça kullandığımız sözlerdendir; "Deprem öldürmez, ihmal öldürür."
Adeta sloganlaşmış bu sözle esas dikkat çekilmek istenen deprem değil, deprem öncesidir aslında. Deprem öncesinde alınması gereken tedbirlerdir, belirlenen kurallara uymadır.
Geçtiğimiz günlerde Samsat merkezli deprem ve artçı depremlerle birkaç gün sallandık. Korkudan yatmadığımız geceler, huzursuz gündüzler yaşadık.
Cenab-ı Allah’a sonsuzca şükürler olsun ki herhangi bir can kaybı olmadı. Ama yıkılan, hasar gören, kullanılamayacak olan bir hayli bina oldu.
Buna da şükrettik. Cana geleceğine mala gelsin dedik teselli bulduk. Daha kötülerini düşünerek “Allah daha beterinden korusun” diye dualar ettik.
İlk şok atlatılır atlatılmaz hemen hasar tespit ve yardım çalışmaları başladı. Doğrusu bu konuda emeği, hizmeti ve katkısı geçen herkesi tebrik ve takdir etmek gerekir. Zira ufak tefek aksaklıkların dışında genel olarak herkes işini yaptı. Özellikle IHH Adıyaman temsilciliği başta olmak üzere sivil yardım kuruluşlarımız canla başla çalıştılar. Yetkili ve etkililerimiz de hemen olay yerlerine intikal ederek gereğini yaptılar.
Bu arada çekilen fotoğraflarla neler yaptıklarını paylaşmayı da ihmal etmediler. Olsun, insanlarımızı mağdur etmeden görevlerini yapsınlar da varsın bunların reklamını da yapsınlar. Gerçi görevlerini yapıyorlar ama bir kere “olsun” dedik artık. Arada hiçbir iş yapmadan ya da hiçbir işe yaramadan gösteriş amaçlı yapılan paylaşımları düşünecek olursak.. neyse.
İlk baştan itibaren basınımızın anlık haber akışındaki gayreti de takdire değer bir çalışma olarak dikkatleri çekti elbette.
Buraya kadar tamam. Sıra tamam olmayan da.
Evvela Allah’ın takdirine inandığımızı, iman ettiğimizi ve teslim olduğumuzu beyan edelim. Sonra da devam edelim.
Eğer depremde can kaybı olmadıysa bu gerekli tedbirlerin alındığından olmadı tabi.
Allah’a şükürler olsun ki sarsıntı kısa sürdü ve şiddeti çok büyük değildi. Bu nedenle can kaybı olmadı diyebiliriz.
Peki aksi olsaydı?
Biraz uzun sürseydi ve de daha şiddetli olsaydı?
Düşünmek bile istemiyorum.
Ama birileri bu ihtimalleri mutlaka düşünmeli.
Bu anlamda etkili ve yetkililerimizin, ilgili kurumlarımızın herhangi bir risk yönetimi çalışması var mı, bilmiyorum.
Yoksa bile ve bugüne kadar yapılmadıysa bile behemehâl çalışmalar başlatılmalı.
Afet ya da kriz yönetimi de elbette önemlidir ve gerekli hazırlık ve çalışmaları mutlaka yapılmalıdır. Ama “Risk Yönetimi” daha öncedir ve afet yönetimini doğrudan etkiler.
Genel çerçevede “Kurum veya işletmelerin çalışmalarını gerçekleştirirken oluşabilecek risklerin önceden dikkatli ve ayrıntılı bir biçimde tanımlanıp değerlendirilmesi, riskleri ortadan kaldıracak veya en aza indirecek önlemlerin alınması süreci” olarak tarif edilen risk yönetimi deprem kuşağında bulunan memleketimiz için ihmal kabul etmez bir gerçekliktir.
Can kaybı olmadan atlattığımız depremi bu anlamda bir fırsat bilebiliriz.
İşin esas teknik ve bilimsel yönünü uzmanlara bırakarak, “Nelerde, hangi konularda eksiklerimiz, hatalarımız, ihmallerimiz olmuş? Nerelerde yanlış yapmışız? Neleri hesap etmemişiz? Geliştirmemiz gereken neler var?” gibi daha bir çok sorulara cevap bulmakla başlayabiliriz mesela.
Aslında Adıyaman için risk yönetimi çalışma alanlarını genişletebiliriz. Hatta genişletmemiz de gerekir.
Mesela eğitim, mesela sağlık mesela istihdam, mesela kriminal, mesela yollar, mesela şehrin gelişimi, mesela ilimizde bulunan Kuzey Irak’tan ve Suriye’den gelen misafir kardeşlerimiz…
Buna geleceği planlamak da diyebilir miyiz?..