Deprem anında, özellikle köpek ve tavukların verdikleri tepki inanılmaz gizemli! Düşünmüyorlar ama içgüdüleriyle alışkın olmadıkları bu duruma şaşırtıcı, tuhaf tepkiler göstermekteler! Hayvanların güdüleri ihtiyaç dahilinde, o anda neyi emrederse vücut, onu emir sayar! İVAN PAVLOV’un kulakları çınlasın! Zil sesiyle ödül ilişkisi arasındaki ilişkiyi, belli bir süre sonra köpeğe hazmettirdiğinde, köpek artık uzaktan kumandalı bir canlı! Deprem olduğunda, Allah’ın kula verdiği cezayı kaderim diye kabullenmek de böyle bir şey! Cezayı kim veriyor, bilmek lazım! Önlem alma, yıkılan ev için kaderimiz de var, işin fıtratında var dediğinde düşünceden çıkmış güdülenmişsinizdir! İşte bu yüzden, önce beyinlerdeki depreme, önlem almak lazım!
Adının önünde profesör yazan cehalet tohumlarından biri, depremi çocuk evliliklerinin engellemesine bağlamasına şaşırmamak lazım! Ağır hasarlı beyinlerin depremi menfaatleri için fırsata dönüştürdüğü şu kıyamet alameti günlerde, düşünceleriyle oksijen sorunu yaratan taklacı yalakalardan gına geldi. İnsanları kanalize eden siyasi aktörlerin, devlet gücünü kendi güç odakları için kullandığı, insan hayatından önce depremin algı operasyonlarına ne kadar prim yaptıracağını hesap edenlerin olduğu şu noktada, en üst perdeden seyirlik oyunlar görmemiz mümkün! İktidarların beceriksizliğine kılıf uydurmak için, iki cümleyi bir araya getiremeyen cehalet odaklarının tiksindiren davranışları karşısında, fay hatları kırılmayıpta ne yapsın! Asıl deprem, cehaletin kutsanmış olmasıdır. İnsanlık tarihinde ay tutulmasını şeytanın oyunu olarak gören, davul çalıp şeytan kovduğunu düşünenlerle, bugün depremi bilimsel anlamından uzaklaştırıp, Allah’ın kula biçtiği ceza olarak görenler kan bağı olarak akraba! Depremin hiç olmadığı yerlerde günahkar insanlar yok mu? Konya’da Mardin’de Almanya’da deprem olmuyorsa günahkar insan olmamasından mı? Mizahlık şeyhlerin, istediğinde depremi başka bölgelere çektiğini söylemesine ne demeli! Allah’ı kendi irinli düşüncelerine alet eden, günümüz dabbelerine 10 şiddetinde darbe vurulmadıkça, hırsız müteahitlerin şükürcü dalkavukları, siyasilerin menfaatlerine kum taşımaya devam edeceklerdir! Yeryüzündeki her noktanın dizaynını Allah sağlamışken, iktidarların günahlarını Utanmadan Allah’a havale eden Pinokyoların suratına tükürülmediği sürece, cehalete daha çok can vereceğiz.
Tezgah altı din tüccarlarının, depremden sonra iktidarın sorumluluk alanına çadır kurup, kendi yıkıntı düşüncelerini toplum tabakalarına yayarak, deprem gerçeğini halkın gözünden kaçırıp, her şeyin kaderle açıklanması safsatasına yol açtıkları görülüyor. Her deprem sonrası “bundan sonra” ile başlayan cümlelerle, umut tacirleri halkın tertemiz duygularına hitap edip, halktan yardım talepleri dilenmekte! Sebep oldukları ekonomik krizleri, deprem sonrası yardım talepleri, bedelli askerlik veyahut zamlarla iktidarlarına nefes aldıran “yenleri dar, oynamayı bilmeyen aktörler “ mikrofonlara belagat kültürleriyle, terminal çığırtkanları çoşkusuyla tebaasını kanalize etmektedir! İrinli zihinlerindeki algı ölçerleri devrede olan, makamından bir üst konuma geçme yarışındaki padişah dalkavuklarının yoğunlaştığı bu dönemin fırıldakları, ülkenin kanayan bütün yaralarının örtbas edilmesine sebep olmaktadır. İktidar ve ondan nemalanan bileşenler, ülkenin kutsal olan hangi aidiyeti varsa, onun üzerinde tepişmekte, bunu farkeden ekonomik ve sosyal anlamda yetersiz kalmış kitleler, nemli gözlerle boyut değiştirip algı ölçerlere denek olmakta! Hasan sabbahın konumunu ilahi boyuta taşımak için haşhaş ile yaptığını bu günkü karar vericiler güç sarhoşluğu ile, her şeyi ALLAH’a havale edip kadercilik tiyatrosunu sahnelemekte! Halkı İvan pavlov taktikleri ile yeri geldiğinde ödüllendirip yeri geldiğinde cesaretle cezalandıran bugünün asla hata yapmaz kutsanmış cihetleri, toplum için önem arz eden bütün faktörleri depremi kıskandıracak şiddette yerle bir ettiklerinin farkında bile değil! Otoriter iktidarlar, toplumun tüm katmanlarını fay hatlarıyla döşeyip, ülkenin adalet mekanizmalarını enkaza çevirebilir! Kaçınılmaz sondan kurtulmak, deprem gerçeğinin iyi kavranması ve alınacak önlemlerin halka benimsetilmesi için, İKTİDAR’ın ve etrafındaki şakşakçılara halkın düşünce hatlarını tetiklemesi elzem! Harici her şey enkaz ve yaşayan var mı nidaları!
Kafeste doğan kuşun uçmayı hastalık sanması yada Dostoyevsk’inin hapishanedeki köpek örneğinde görüldüğü üzere başarısız olan bütün iktidarlar halka her şeyi olduğundan farklı gösterme çabası içinde olur! Deprem bu ülkenin acı bir gerçeği ve hazin olan da 5 şiddetindeki olacak bir deprem bölgelere göre farklı etkiye sahip. Olası orta şiddetteki depremler güneydoğu Anadolu bölgesini yada Türkiye’nin görülmeyen noktalarını haritadan silebilir! Ülke olarak masal anlatan, gerçeği evlatlık edinip yalanla zihinlere kazıyan odakları, verdiğimiz oylarla haritadan silip yerine gelecek olanları da tetiklemezsek, beynimiz enkaz altında! SESİMİ DUYAN VAR MI?
DİPNOT:
Okumaya, öğrenmeye meraklı bir kral, ülkesindeki tüm bilginleri toplayarak onlardan, dünya ve insanlığın tarihini yazmalarını istedi. Bilginler hemen yola koyuldular. Aradan 10 yıl geçtikten sonra kralın huzuruna 6 katır yüklü kitapla çıktılar.
Hükümdar:
“Altı katır yükü kitabı okuyacak zamanım kalmadı. Şunu biraz kısaltın,” dedi.
Bilginler gittiler ve 5 yıl sonra 2 katır yüküne indirerek geldiler. Fakat kral bu arada 60 yaşını geçmiş gözleri biraz zayıflamıştı. Bilginlere:
“Ben bunu da okuyamam, gidin biraz daha kısaltın,” dedi.
Bilginler 2 yıl sonra bu defa bir katır yükü kitapla geldiler. Fakat padişah:
“Zamanım çok azaldı. Onu da okuyamam, ama insanlığın tarihini de çok merak ediyorum. Lütfen gidin ve biraz daha kısaltın,”dedi.
Bilginler gittiler ve bir süre sonra bir eşeğe yükledikleri bir tek cilt kitapla geri döndüler. Fakat iyice yaşlanan kral bunu da gözüne kestiremedi ve onlara:
“Çok uğraştınız, çok yoruldunuz. Ama benim bir cilt kitabı okuyacak tahammülüm kalmadı. Fakat insanlığın tarihini de öğrenmeden ölmek istemiyorum. Biriniz bana bu kadar çalışmadan sonra ağızdan özetleyiverseniz hiç olmazsa.”
Bilginlerin en bilgini hükümdarın kulağına eğildi ve: “Doğdular, Çektiler ve Öldüler” diyerek, insanlığın bütün tarihini özetleyiverdi.
Deprem gerçeği ortada iken acziyet içindekilerin bilimi dine havale edip sorumluluklarından kaçışı karşısında onların kulağına haykıralım!
BECERİKSİNİZ! SEBEP OLDUNUZ! ÖLDÜK!