Ben Dersim olayını kapsamlı şekilde inceledim. Orada meydana gelen bir Kürt kalkışması, isyanı kesinlikle değildir. Kendilerine seyit, bey, ağa yakıştırması yapan feodal liderlerin köylüyü ve marabayı sömürme konumlarının bozulmaması için başlattıkları bir çapuldur.

Orada birçok aşiret lideri kendi menfaatlerinin devamı için önce birbirleriyle, daha sonra da genç cumhuriyetle kavga etmişlerdir. İşin başında görünen Seyit Rıza, Alişir adındaki adamını Suriye ye göndermiş orada ağırlıklı olarak Fransız ve İngilizlerle görüşmüş, her türlü destek sözünü almıştır.

Başlarında yeşil sarıkla Suriye den gelen dört Fransız elemanı da köyleri dolaşıp zavallı köylüyü çaresiz marabayı zehirlemiştir. Neticede olan bölgenin cahil, topraksız ve fakir insanına olmuştur. Elbette bu çapulun bastırılmasında bazen çok ileri gidilmiş ve büyük acılar yaşanmıştır. Ama genç cumhuriyet kendi varlığını devam ettirmek için haklı mücadelede bulunmuştur. Olan yine cahil köylüye ve marabaya olmuştur.

Yukarıdaki sözleri kim söylüyor dersiniz? Durun hemen Asım uçmuş demeyin, bu sözler bana ait değil. Bunları söyleyen bölücü PKK lıların Peygamber ilan ettikleri ABDULLAH ÖCALAN.

Ne zaman demiş? Yakalandığında.

Kime demiş? Hasan Atilla Uğur a.

Hasan Atilla Uğur kim? Katili sorgulayan albay.

PKK kurucusu ve başkanı bunları söylerken BOP eşbaşkanı Tayyip Bey orada bir katliam olduğu iddiasında bulunarak Tunceli halkıyla, Atatürk Cumhuriyeti arasında bir husumet yaratmaya çalışmaktadır. Tayyip Bey ve avenesi görevini yapıyor.

Bu konu her gündeme geldiğinde arşivlerin açılması polemiği yapılıyor.Sahi kapalı bir evrak var mı ki ha bire açın, açarız kışkırtması yapılıyor. Hâlbuki Kaynak yayınları 1992 yılında ‘Genelkurmay Belgelerinde Kürt İsyanları’ adı altında bir kitap yayınlayarak arşivleri meraklısına sunmuştu. 2 ciltlik kitabın 2. Cildi dersimle ilgilidir. Bu kitap Nisan 2011 tarihinde düzenlenerek yeniden okurlara sunulmuştur.

Genelde Dersim belgesi olarak eski Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’in anılarına başvurulur. Ama anılardaki şu bölümden hiç bahsedilmez,buyrun birlikte okuyalım.

Çağlayangil, General Abdullah Alpdoğan ile birlikte tercüman aracılığıyla isyancılarla görüşürken aralarında şöyle bir diyalog geçiyor. ‘tercümana Kürtçe anlattı. Tercüman bize tercüme etti. Kürt isyancı bütün samimiyeti ile dedi ki. Bir adamın bir kocası olur. Siz bugün buradasınız yarın gidersiniz. Buraları yine Kürt ağalarına kalır. O zaman bize zulüm ederler. Bizi kurtaramazsınız. Siz bütün Dersim e hakim olsanız, oraya devlet otoritesi girse zaten biz ağaya kul olmayız. Bizim daimi muhatabımız ağa olduğu için ve kudret de onda olduğu için, size değil onlara itaate mecburuz. Abdullah paşa şimdiye kadar bu işin böyle olduğunu, fakat artık hükümetin kararlı olduğunu, Dersim de hükümetin otoritesinin geçerli olacağını bu nedenle ağaların lafına kapılmamalarını söyledi’. Ancak bunu kabul etmediler.

İşte asıl mesele budur. Dersim de ağalar ve aşiretler mi otorite olacaktır, yoksa cumhuriyet devrimi mi?

Dersim isyanı ile ilgili önemli bir kaynak ta Mehmet Perinçek in yazdığı ‘Sovyet Devlet Kaynaklarında Kürt İsyanları’ adlı kitaptır. Bu kitapta özetle şöyle denilmektedir.

-bütün bu isyanlar devrimci cumhuriyete karşı feodal gerici sınıfların hakim konumlarını korumak amacıyla çıkarılmaktadır.

- isyanların gerisinde emperyalist güçler (İngiltere) bulunmaktadır.

- Ankara hükümeti isyanları şiddet kullanarak bastırmakta haklıdır. Başka politika izlenemez.

Mehmet Perinçek in yazdığı kitaptan öğrendiğimize göre Dersim ayaklanmasının patlak vermesiyle Komünist Enternasyonal de meseleyi ele almış. Bir dönem TKP ( Türkiye Komünist Partisi) nin Genel Sekreterliğini de yapmış olan İsmail Bilen –MARAT- imzasıyla bir rapor hazırlamış, bu rapor Rusça ve Almanca olarak ve gizli ibaresiyle KOMÜNTERN e sunulmuştur. Rapora göre:

  • Dersim halkı pek çok küçük aşiretlere ayrılmıştır. Bu aşiretlerin başında ya bir mürteci şeyh, ya bir ağa, ya da bir bey vardır. Bütün aşiretler silahlıdır.
  • Dersim de devlet otoritesi görünüşte mevcuttur. Derebeyliğinin en iptidai şekilleri devlet nüfuzunun kurulmasına engel olmuştur.
  • Hükümetle halk arasındaki ilişkileri daima ağa yürütür.
  • Dersim şimdiye kadar hiçbir zaman hükümete ne asker ne de vergi vermiştir.
  • Dersim de halk ağaların, beylerin şeyhlerin, mirlerin tahakkümü altındadır ve cahildir.

TKP yetkilisi İsmail Bilen raporun devamında şöyle diyor:

Dersim ne 1925 Şeyh Sait isyanına ne de 1930 daki irticai Ağrı hareketine katılmıştır. Dersim de patlak veren isyanların pek çoğu ya bir vergi tahsildarını vurmak, ya da asker kaçağı toplamak isteyen jandarmaya ateş etmek yahut soygunculuk yapan eşkıyayı yakalamak için gönderilen hükümet kuvvetleriyle çarpışmak yüzünden çıkmıştır.

Kısacası Dersim isyanını özetlersek ortaya şu tablo çıkıyor. Bu bölgede yaşayan aşiretler, vergi vermiyorlar, askere gitmiyorlar ve devlet denetimi dışında kendi başlarına buyruk yaşıyorlar. Devletin kendilerine karışmasını istemiyorlar. Devlet yıllarca bu aşiretlerle görüşmeler yapıyor. Bölgeye köprüler, okullar, yollar karakollar yapıyor. Aşiretler bu gelişmeleri kendi egemenliklerine yönelik bir tehdit olarak değerlendiriyorlar ve isyan ediyorlar.

1937 yılı başlarında Fırat üzerinde Şeylan köprüsü başında yapılan karakol isyancılar tarafından basılıyor Teğmen İsmail Hakkı ve 33 asker şehit ediliyor. Arkasından Mazgirt taburuna baskın yapılıyor. 56 asker daha şehit ediliyor. Cumhuriyet yönetimi bu ayaklanmayı bastırmak üzere bölgeye asker gönderiyor. İsyancıların elebaşları yakalanıp askeri mahkemede yargılanıp bir bölümü idam ediliyor. Silahlı olarak dağda kalanlara 1943 yılında af çıkarılıyor ve bunlar silahlarını bırakarak teslim oluyorlar.

Yani ne yapmalıydı genç Cumhuriyet! İsyana boyun eğip tamam burada derebeyliğinizi sürdürün mü deseydi! Bunu kaşıyan iktidarın amacı belli. Yıllardır kendisine oy çıkmayan bu bölge halkını cumhuriyet ve Atatürk ideolojisiyle kavgalı hale getirmek.

Cumhuriyet tarihinin en çok istismar edilen olaylarından biridir DERSİM olayları. Cumhuriyet düşmanları, bölücüler ve emperyalizmin işbirlikçileri konuyu hep yalan, yanlış hikayelerle kendi amaçları için kullanmışlar ve kullanmaya devam etmektedirler. Tarihi Fas’ın fesini giyip Osmanlı olduğunu sanan meczuplardan öğrenen güruh için sadece Allah akıl fikir versin derim, ama bilerek tarihi çarpıtanlara en hafif deyimle Allah müstahakınızı versin derim

ASIM ÖCAL