A- Cennetin Dili
1. Dinin asabiyete ve kavmiyetçiliğe ve dolayısı ile modern anlamda Milliyetçiliğe alet edilmesi “Cennette hangi dil konuşulacak?” sorusunun cevabında da kendisini göstermiştir. Müslümanlardan bir kısmı, "Arapları üç şeyden dolayı seviniz: Ben Arabım, Kur'an Arapçadır, Cennetliklerin dili Arapçadır." rivayetini referans alarak ve son İlahi kitabın Arapça nazil olmasını delil göstererek cennette herkesin Arapça konuşacağını iddia etmişlerdir.
2. Hıristiyanların bir kısmı ise İncil’in Hz. İsa’ya Süryani dilinde nazil olduğu iddiasıyla cennetin dilinin Süryanice olduğunu söylemektedirler.
3. Said-i Nursi Mektubat adlı eserinde "Bir rivayette, lisan-ı ehli cennetten sayılan Farisi lisanıdır" diye ifade kullanmıştır.[1] Ayrıca “Cennet ehlinin lisanı Arapça ve Dürriye (İnci) olan Farsçadır” diye bir rivayet de Dürrü’l-Muhtar’da geçmektedir.[2]
Ayrıca Farısîler de arşın etrafındaki meleklerin Farsça konuştuklarını, Allah Teâla’nın mülayemet (hoşluk, güzellik) bulunan bir şey nazil edeceği zaman bunu Farsça, sertlik ve şiddet içerikli bir şeyi de Arapça nazil ettiğini iddia ederek cennetin dilinin Farsça olacağını söylemişlerdir.[3]
B- Tefsirlerde Kavmiyetçilik (Bursevi Örneği)
Ünlü tefsir âlimlerinden İsmail Hakkı Bursevî, Kur’ân’ın Arapça olması münasebetiyle eserinde dillerin en faziletli olanının Arapça, sonra Farsça, sonra da Türkçe olduğunu şu sözlerle belirtir:
“Efāzıl-ı elsine Arabî ve ondan Fārisiyye-i deriyye ve ondan Türkîdir.” Yani dillerin en üstünü Arapça, sonra Farsça, ondan sonra da Türkçedir
Aynı görüşü Kitabü’n-Netice adlı eserinde de şu şekilde tekrar eder:
“Ve cümle-i elsinenin efdali lisân-ı Arab ve ba’dehu Farîsi ve ba’dehû Türkîdir.”
Yine, Şerh-i Kelâm-ı Şeyh Sadî adlı risalesinde de Allah’ın muhtelif dillerle konuştuğunu ve bunlardan en faziletli olanlarının Arapça, Farsça ve Türkçe olduğunu belirterek, Allah’ın bu dillerin her biri ile defalarca kendisiyle konuştuğunu şu şekilde söyler:
“Allah Teâlâ lügat-ı muhtelife ile tekellüm ider, egerçi kefali lügat-ı Arabiyye, andan Farisiyye, andan Türkiyyedür. Ve bu fakire her biri ile defaat ile tekellüm vaki olmışdur.”
Kırk Hadis Şerhi adındaki kitabında ise işi daha da ileriye götürerek “Âdem cennetten lisan-ı Türkî (Türkçe) ile ‘kalk’ demekle kıyam edip çıkmıştır. Zira dünyada ahir tasarruf Türk’ündür.”
Bursevî’nin, Türkçe için Âdem’in dili olması ve cennette konuşulan dil olması iddiası kavmiyetçi ve mutaassıp bir anlayışa sahip olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Çünkü farklı bir eserinde; “Pes lisan-ı Türkî dahi şerefte fi’l cümle Arapça’ya mülhaktır”[4] diyerek Türkçe’yi şeref bakımından Arapça ile aynı seviyede görmektedir.
Özellikle Türkçeyi yüceltmesi, cennet dili olarak görmesi de ömrünün son yıllarında kaleme aldığı Kırk Hadis Şerhi’nde yer almaktadır.[5]
Bursevî, Türkçeyi böyle yüceltirken bir yandan da Kürtlere hakaret etmeyi ihmal etmemiştir. Hem de bunu Kur’an-ı Kerim’i tefsir ederken yapmıştır. Yüzyıllarca, başta Şark Medreseleri olmak üzere bütün medreselerde okutulan 12 ciltlik Ruh-ul Beyan adlı tefsirin 5. cilt, 497. sayfasında Enbiya suresinin 68. ayetini tefsir ederken “Zaten Hz. İbrahim'i ateşe
"Ömrüme, hayatıma, canıma, varlığıma yemin olsun ki İbrahimî milletler içinde Kürtler kadar bozguncu, cefa eziyet veren yoktur. Onlar kadar başka kötüsü olan yoktur. Ahlaksızlar, davranışları Müslümanların mallarını talan etmektir. Bildikleri zülümdür, hırsızlıktır, yol kesiciliktir, insan öldürmektir. Muhammed’in ümmetinde bunlar gibi bir millet yoktur. Allah onları insanlar içinde çoğaltmasın, onların en salihlerinden bile kendinizi koruyunuz ve onların yaşadığı bölgelerden bile geçmeyiniz."[6]
DEVAM EDECEK
[1] Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektup, Yedinci Kısım.
[2] Dürr-ül Muhtar, 1/483.
[3] M. Yaşar Kandemir, Mevzu Hadisler, S. 49-50.
[4] İsmail Hakkı Bursevî’nin Dil ve Türkçe İle İlgili Görüşleri Doç. Dr. Songül Aydın Yağcıoğlu, Türküm 2018, Uluslararası Türk Kültürü Ve Medeniyeti, 2018 Balıkesir.
[5] a.g.e.
[6] a.g.e.