Demokrasi demek, “bende senin kadar iyiyim” değil, “sende benim kadar iyisin” demektir.
Theodore Parker
Dün Birleşmiş Milletler genel kurulun toplanmasına tüm dünya tanık oldu. Liderlerin toplandığı bu zirvede kendi ve tüm ülkeleri ilgilendiren konular ele alındı. Bu çıkışı en iyi yapan, önderlik eden tek ülke Türkiye oldu. Bunu da bizi temsil eden Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından oradakilere insanlık dersi niteliğinde bir ders şeklinde anlatıldı. Kurulmuş olan tüm kurum ve kuruluşlar beş daimi ülkelerin düşünceleri etrafında yoğunlaştığı, bunların egemenliğinde altında olan yapıların dışında başka bir şey olmadığını ifade etmeye çalıştı. Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından da altını çizmek istediği nokta, bu kurulda bizim adımıza konuşmaları hiçbir şekilde tasvip etmediğini açık bir dille belirti. Bizde bu toplantının bir parçasıysak bizim de düşüncelerin önemsenmesi gerektiğini ve bizim adımıza herhangi karar alınmaması noktasında anlaşılması gerektiğini söyledi. Beş daimi ülke çıkarları doğrultusunda oluşturdukları yapıyı istediği şekilde yönlendiren bir düşünce formatına çevrilmiş yapı olarak işlemektedir. Bu çıkışları yapan Türkiye haliyle bu beş daimi üyeleri de tedirginlik ve huzursuzluk yaratmıştır. Bunların istediği kurula gelen lider el pençe durup, onların söylediklerini not alıp, gitmeleridir. Bu farkındalığı yaratan ülke Türkiye`dir; lideri de Sayın Recep Tayip Erdoğan`dır. Bize yakışan davranışları sergileyen ve aynı zamanda toplum olarak da yaşayış, sorumlukları nasıl olması gerektiğini ifade etti.
Diğer konu tüm dünyanın kronik bir hastalığı olan terör meselesi en iyi ifade eden ve açıklayan yine Türkiye oldu. Bu konuda herkesin ortak bir payda da birleşip terörle mücadele konusunda hareket edilmesi gerekliliğini belirtti. Dış bağlantısı olan bu örgütlerin kimseye bir yarar sağlamayacağı gibi, aksine zarar vereceklerini söyledi. Bu terör örgütleri öyle bir hal aldı ki tüm insanları birbirine düşman eder duruma geldi. Bugün bakıldığında; din, mezhep, ideoloji, maddi ve buna benzer, kim nerde bir çıkar yakaladıysa o örgüte mensup olup silahlı eylemler bulunuyor. Zaten Avrupa`nın oluşturmak istedikleri tablo da budur. Bin bir parçaya böldürüp birbirlerini yok etmeleridir. Bu oyunları oynayanlar kendileri de bu oyunların altında ezilip kalacaktır. Yavaş yavaş başta siyahiler olmak üzere Avrupa`nın değişik yerlerinde eylemler yapıyorlar. Zamanla Orta Doğu coğrafyasında oynadıkları oyunların oyuncuları bu sefer Avrupa`nın göbeğinde eylemlere şahit olacağımız günler uzak değildir, az kaldı.
Başka bir konu ise FETÖ terör örgütü kurulda anlatılmaya çalıştı, çünkü bunun farkında olmayan ülkelerin bu konuda önlemlerin alınması ve ivedilikle gerekli işlemleri zaman kaybetmeden başlatmaları kendileri için önemli olduğu söylemek, bildirmektir. Gerçekten demokrasiye inan bu kurulun beş daimi üyesi bu terör örgütünü bitirmek için her türlü çalışmayı başlatmaları kaçınılmazdır. Çünkü, milletin iradesiyle başa gelen hükümeti; uçak, tank ve silahla devralmak istediler. Bugün demokrasiye inanmamış bir ülke olmuş olsaydı çok vahim bir tablo ile karşılaşacaktık. Eğer Avrupa demokrasiyeye inanıyorsa Türkiye`nin taleplerini bekletmeden yerine getirmesi gerekir.
Mülteci konusunda aynı şekilde tüm dünyaya örnek olacak şekilde sahip çıkan, ölmelerine ve yuvaların yıkılmasına engel olmak için hiçbir beklenti içinde olmadan her türlü fedakarlığı yapan ve yapmaya da devam ediyor. Fırat Kalkan operasyonundan önce en tehlikeli bölge iken şimdi ise güvenli bölge olarak ilan edildi ve binlerce insan kendi evlerine geri gittiler. Güvenli bölge ilan edildikten sonra Avrupa buralarda söz sahibi olmak için Türkiye ile yakın ilişkiler kurmaya başladı. Türkiye hiçbir zaman ekonomi ve siyasi olarak başka ülkelerin içişlerine karışma gibi düşünceler içerisinde yer almadı. Türkiye`ye yakışan davranış da budur.
vesselam...!!!