1923-1938 arasında Atatürk’ün yönetiminde 20. yüzyılın en büyük yenilik, değişim ve dönüşümleri projesi olan halk egemenliğine dayanan Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.
Devrimler yapıldı.
Batı Avrupa’nın büyük bir aydınlanma, sanayileşme ve kentleşme süreci yaşayarak, çok kan dökerek ve çok bedeller ödeyerek 300 yıla yakın bir zamanda yaşama geçirdiği toplumsal, ekonomik, sosyal ve siyasal dönüşümler, 1923-1930 arasında 7 yıl gibi kısa bir sürede, kan dökülmeden, bedeller ödenmeden yaşama geçirildi.
Çağdaş kurumlarla donatıldı.
1938 yılına gelindiğinde Türkiye Cumhuriyeti, dünyanın çağdaş ve uygar ülkeleri arasında onurlu ve saygın yerini aldı.
1923-1938 arasında Atatürk’ün yönetimde yapılanlar bir bütünlük içinde ele alındığında Atatürk’ün düşünce sistematiği:
Dogmatizmi ret eder. Akla ve bilime dayanır.
İnsanlar arasında renk, dil, din, ırk ayırımı yapmaz.
İnsan “odaklıdır.” İnsanı merkez alır, insanı “önemser” ve insanı “yüceltmeyi” amaçlar. Bu yönleriyle Atatürk’ün liderliği ve düşünce sistemi evrenseldir.
Batı emperyalizminin baskı ve sömürüsü altında yaşayan mazlum ülkeler, Atatürk’ün başkomutanlığında Batı emperyalizmine karşı verilen Türk Kurtuluş Savaşı’nı, örnek aldılar. Onlar da işgalci Batı emperyalizmine karşı kurtuluş savaşı başlattılar. Ülkelerini bağımsızlığına kavuşturdular.
Atatürk’ün liderliğini ve yaptıklarını örnek aldılar. Onlarda ülkelerinde yenilik ve değişimler yaptılar. Ülkelerini huzur ve barışa kavuşturdular.
Dünyanın önde genel tarihçilerinde ünlü İngiliz tarihçi Arnold J. Toynbee: “Atatürk bir öncüydü. 1920’den sonra Atatürk’ün Türk ulusu ile başardıkları, öbür ülkelerin, uluslarına yardımcı olmak isteyen önderleri tarafından örnek alınmıştır” diyor. (Prof. Dr. Suna Kili, Atatürk Devrimi Bir Çağdaşlaşma Modeli, İş Bankası yayımları, 1983-Ankara s. 44)
Fransız bilin adamı, ünlü siyaset bilimci Duverger, “Mustafa Kemal’in eseri II. Dünya Savaşına kadar Türkiye çapında değerlendirilmiştir. Eski bir ülkenin çağdaş bir ulus haline gelmesi için harcanan çabayı beğenmeyen yoktur. Söz konusu eser 1945’ten bu yana bir örnek değeri kazandı. Kemalizm, Türkiye tarihinin bir sayfası olmaktan çıkıp siyasal bir sisteme önderlik etmeye başladı. Çünkü yeryüzünde henüz Moskova ya da Pekin etkisine girmemiş olan üçüncü çeşit devletlere bu sistem yol göstermektedir. Bu sistem yarı gelişmiş uluslar için Marksizm’in karşısına dikilen ikinci bir seçenektir,” diyor. (Prof. Dr. Suna Kili, Atatürk Devrimi Bir Çağdaşlaşma Modeli, İş Bankası yayımları, 1983-Ankara s. 44, 45)
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO, 17 Ekim 1978 tarihinde Paris’te yapılan 20. Genel Konferansı’nda Atatürk’le ilgili bir karar alıyor. Kararın gerekçesinde: “Atatürk kimdir? Atatürk uluslararası anlayış, işbirliği, barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir inkılâpçı, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayırımı göstermeyen, eşi olmayan devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur” (UNESCO’nun 20. Genel Kurulu 28 Kasım 1978 Tarih ve 20 C/15.1 Sayılı Kararı) deniliyor. Atatürk’ün, insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayırımı yapmayan, eşi görülmemiş bir devlet adamı, topluma ve insana bakışının evrensel olduğunun altı çiziliyor.
Ünlü “Rus Araştırmacı Prof. Dr. Aleksandır Uşakov’un başkanlığında bir heyet tarafından yapılan araştırmanın sonuçları, Atatürk Fenomeni adıyla yayınlanıyor. Araştırmanın sonuçlarını değerlendiren Moskova Devlet Üniversitesi öğretim üyesi ve Rusya’nın en önde gelen şarkiyatçılarından Prof. Dr. Mihail Meyer:
Atatürk, yeryüzünde bütün zamanların ve gelmiş geçmiş bütün halkların çıkardığı 10 liderden biridir.
Böyle bir kişinin, dünyanın her yerinde tarihçilerin, siyaset bilimcilerin ve filozofların sürekli ilgisini çekmesi tesadüf değildir.
İnsan, ulusal kimliğiyle insanlığa dahil olur. Mustafa Kemal bu yönüyle tek liderdir,” (NTV Edebiyat Kültür Dergisi, 27 Kasım 2002) diyor. Atatürk’ün, evrensel bir kişi ve tüm zamanların yaşayan lideri olduğunu söylüyor.
ABD'nin önde gelen üniversitelerinden Kentucky Üniversitesi Psikiyatri Profesörü Dr. Arnold Ludwig ve ekibi tarafından “SİYASİ BÜYÜKLÜK CETVELİ” adı altında, 18 yılda tamamlanan, 20. Yüzyıla damgasını vuran, 377 liderin incelendiği bir çalışma yapılıyor.
Sıfırdan ülke yaratma; topraklarını genişletme; iktidarda kalma süresi; askeri başarı; sosyal tasarım gücü; ekonomik başarı; devlet adamlığı; ideoloji ortaya koyma; ahlaken örnek olma; siyasi miras bırakma ölçü alınarak yapılan değerlendirme, 2002 yılında “DAĞIN ASLANI: SİYASİ LİDERLİĞİN DOĞASI” adıyla yayınlanıyor.
En yüksek puanın 37 olduğu değerlendirmede: Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve çağdaşlaşma modelinin mimarı Mustafa Kemal Atatürk, 31 puanla birinci olmuştur.
ABD Başkanlarından Franklin D. Roosevelt ve Komünist Çin’in kurucusu Mao Zedung, 30’ar puanla ikinci; SSCB’nin eski liderlerinden Stalin, 29 puanla üçüncü, olmuştur.” (Milliyet Gazetesi, 20 Mayıs 2008) Araştırmaya katılanlar, Atatürk’ü, 20. yüzyıla yön veren lider olduğunu kabul etmişlerdir.
Doğulusuyla Batılısıyla dünyanın önde gelen tarihçileri, sosyal ve siyasal bilimcileri, araştırmacıları, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO, Atatürk’ün düşünce sistematiğinin akla ve bilime dayandığını,
Atatürk’ün yönetiminde yapılan devrimlerin, devrimlerle yaşama geçirilen çağdaşlaşma modelinin, örnek alınacak ve örnek gösterilecek bir model ve sistem (ideoloji) olduğunu.
Bu yönleriyle Atatürk’ün düşünce sistematiğinin ve yaptığı devrimlerin evrensel olduğunu söylüyorlar.