Hafta sonu, Elbistan-Ekinözü içmelerindeydik.
Hem dünürlerimizi ziyaret etmek, hem de arkadaşlarla farklı bir gün geçirmek istedik.
“Nereye gidiyorsunuz?” diyenlere, “içmeye gidiyoruz! ”diyoruz.
Tabi içme dediysek, o bildiğiniz anlamda ki çilingir sofrasında içmek değil tabi!
Bu içmelerde ki suyu içme elbette.
İki dağ arasında kurulu, normalde kuş uçmaz, kervan geçmez bir konumda olan, ancak mevcut 3 içme kaynağı sayesinde, her gün dolup taşan bir durumdadır içmeler mevkii…
Aşağı, orta, yukarı içmeler.
Aşağı, orta, yukarı içmeler diye 3 kaynağın bulunduğu yerlerin, kendilerine has özellikleri ve yoğunlukları var. Her kaynağın başında, mevcut sıradan oteller, apart otel evler ve pansiyon türü odalar bulunuyor. Fiyatların birbirine yakın olduğu 3 yerde de, öyle ahım-şahım bir bakım mevcut değil. Belki aşırı müşteri sirkülasyonunun olmasıyla diyeceğim; ama bu temiz bir ortamın oluşturulmasına engel değil.
Birkaç parmaklık borulardan akan ve kendine has kokusuyla, soğuk olan suyun başına toplanan onca insan, belki derdime derman olur ümidiyle, içtikçe içmeye başlıyorlar. Her yaştan ve memleketin her yerinden gelen insanların, durmadan su içtiklerine şahit olursunuz.
“Faydası oluyor mu?” derseniz; insanların konuşmalarına şahit olduğunuzda, faydasını gören var (özellikle idrar konusunda), faydası olmadığını söyleyenler de (ben hiç etkilenmedim) var. İçinde ki mevcut kalsiyumun, magnezyumun, bikarbonatın, minarellerin, vücutta olması gereken minareller olduğundan, vücut bunlara sahip olduğunda, bir takım değişiklikler olduğunu gözlemleyebilirsiniz. Özellikle sabah, aç karnına içilen suyun, daha çok etkili olduğunun farkına varabilirsiniz.
İlçe olan Ekinözü’nün, aslında içmeler olmadığın da küçük bir beldeden öteye gidemeyeceği görüntüsüyle, sahip olduğu mevcut 3 kaynaklı içmeleriyle hayli ün yapmış ve maddi anlamda potansiyel olarak değerlendirmiş durumdadır. Her ne kadar derli toplu ve kalıcı olmayan esnaflar görüntüsü olsa da, maddi gelir anlamında istediğini alıyor pozisyonundadır. Aşağı içme mekân bakımından, diğerlerine göre biraz daha yoğun durumdadır. Bunun da sahiplerinin farklı olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Belki de bakış açısından kaynaklanıyor, bilemiyorum.
Oraya gelenlerin, sanki olmazsa olmazlarından olan su içme öncesi ve sonrasında, illa ki halka tatlı yeme algısı oluşturulmuş olmasıdır. Su kaynağının etrafında konuşlanan tatlı yeme mekânlarında, tatlı tüketimi üst seviyededir. Kalite olarak, çok da iyi olmayan bu tatlılar, yoğun bir şekilde tüketilmektedir. “Su içmeye faydası oluyor mu?” İşte orasından emin değilim. İçinde ne olduğu anlaşılmayan yağlar, yumurta ve hamurun, su içmek için, ne kadar faydası olabilir ki?
Yine içmelerin vazgeçilmezlerinden olan Arap tavası! Belki su içirebilen tek yiyecektir. Özellikle oğlak ve kuzu etinden yapılan Arap tavası yendikten sonra, bir hayli su içmek mümkündür. Bu işlerle iştigal edenler, sanırım hep birbirleriyle akrabalar. Çünkü sözleşmişler gibi, hep aynı şeyden (her şey) söz ederler. Yani sizin zevkinize ve isteğinize göre değil, onların zevkine ve isteklerine göre yer, içer ve tavasını, tatlısını yersiniz. Yumuşak ve sakin halleriyle, bunu pekâlâ beceriyorlar.
Yeşilliğin bolca olduğu içmelerde, akşama kadar gölgeliklerde hem dinlenebilir, hem de dinlenirken rahatlıkla suyunuzu içilebilirsiniz.
Kaldığınız süre içerisinde, çeşitli yerli yiyecek ve içeceklerden faydalanabilirsiniz.
Kısacası, rahatlıkla şunu söyleyebiliriz.
Yukarı içmenin suyunu iç, orta içmede kafanı dinle, aşağı içmede alışveriş yap, gez.
Yukarı içme suyunu içeceksiniz, orta içmede gönlünüzce dinleneceksiniz, aşağı içmelerde de alışverişinizi yapacaksınız. Aşağı içmelerin beş yüz metre aşağısında ki değirmen denen mekânda, buz gibi suyun başında, gönlünüzce piknik yapacak ve balık yiyeceksiniz.
Kim bilir, belki de bizim yaptığımız gibi, Necip bey kardeşimizle, çevredekilerin hayranlıkları ve şaşkınlıkları arasında dünürlerimizle beraber, çiğ köfte yaparak yiyebilirsiniz.
Aslında belediyenin orada yapması gereken daha çok iş vardır. Çevre düzenlemesi var, ama daha güzeli yapılabilir. Yeme, içme, ikamet-barınma konusunda, kat edilmesi gereken daha çok yolları var. Neyi beklerler, bilemiyorum! Çünkü turizm potansiyeli çok yüksek olan değerlere sahipler.
Sonuç olarak;
Buz gibi içme suyu ve serinleten temiz havası, su kaynağında asılı levhada yazılı olan ve sayısız faydaları olduğu söylenilenler için de olsa, Ekinözü içmelerine gitmeye değer. En azından hem dinlenir, şehrin o yoğun ve yorucu, yorgun gürültüsünden kurtulur, biraz olsun kafanızdakileri dağıtır, sinirleri yatıştırıcı özelliğinden dolayı, orada yaşayanlar gibi, sakinleşir ve birikmiş yorgunluğunuzdan kurtulabilirsiniz.
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com