Recep Tayyip Erdoğan, Necmettin Erbakan’ın fikir babası olduğu, “Türkiye Cumhuriyeti’ni din kurallarına göre yeniden yapılandıracağını söyleyerek siyaset yapan milli görüş” öğretisi ile yetişmiş olan, Atatürk’e, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerine ve devrimlere karşı olan birisidir.
Erdoğan, kendisi gibi milli görüşçü arkadaşlarıyla birlikte, milli görüşün partisi Fazilet Partisinden ayrıldı. Bu arkadaşlarıyla birlikte 14 Ağustos 2001 tarihinde AKP’yi kurdu. Partinin Genel Başkanı oldu.
3 Kasım 2002 tarihinde yapılan seçimlerde, AKP Genel Başkanı Erdoğan, Fethülla Gülen tarikatı başta olmak üzere tarikatlarla işbirliği yaptı. Tarikatların desteğini aldı. Seçimlerde tek başına iktidara geldi.
Başbakanlık koltuğuna oturan Recep Tayyip Erdoğan, ilk günden başlayarak Türkiye Cumhuriyeti’ni Fethüllah Gülen tarikatı ile birlikte yönetmeye başladı. Fethüllah Gülen tarikatı devlet içinde devlet oldu. Devletin yönetiminde “PARALEL BİR YAPI” oluşturuldu.
Erdoğan ve Fethüllah Gülen’in ortak hedefleri; Orduyu, polisi, MİT’i, yargıyı, eğitim kurumlarını, bürokrasinin üst yönetimini ele geçirmekti. Türkiye Cumhuriyeti’nin kimyasını bozmaktı. Sistemi çökertmek ve rejimi değiştirmekti. Devletin yönetiminde oluşturulan paralel yapının hedefi ve amacı buydu.
AKP’nin iktidara geldiği ilk günden başlayarak Erdoğan’dan farklı düşünenler, görevlerinden uzaklaştırıldılar.
Görevlerinde uzaklaştırılan bu kişilerin yerlerine Fethüllah Gülen Cemaati mensupları getirildi.
Yargı, ordu, polis, MİT, eğitim kurumları, bakanlıkların üst yönetimi, Gülen tarikatı mensuplarına teslim edildi.
Yurttaşlar benden olanlar benden olmayanlar diye ayrıştırıldı ve bölündü.
Erdoğan’dan farklı düşünenler ve AKP’ye oy vermeyenler, düşman ilan edildi.
Süreç içinde devletin bütün kurumlarının içi boşalttı.
Kurumların hafızasını silindi.
Cumhuriyetin Kurum ve kuruluşları çökertildi.
Erdoğan, kendi sistemini kurdu.
Yargıyı kendine bağladı.
Erdoğan, kendine biat etmeyenleri en ağır bir dille suçladı.
Hakim ve savcılar kullanılarak, muhalif olanlar ve Erdoğan’a biat etmeyenler suçlandı.
Önde gelenleri üretilmiş sahte delillerle yargılandılar, tutuklandılar ve susturuldular.
Yüzerce insanın, ekmeği ile oynandı. Özgürlüğünden yoksun bırakıldı.
Yargı, muhalif kesimleri susturmak için kullanılan bir SOPA haline getirildi.
Hedefe yürürken, yolda ne kadar uyarı levhası varsa kaldırdılar. Uyarı levhalarına sürekli ateş ettikleri için de, ölümcül yol kazaları yaşandı.
Süreç içinde devlet içinde devlet olan AKP ile Fethüllah Gülen cemaati arasında güç ve çıkar kavgası başladı.
Erdoğan’ın devlet içinde devlet yaptığı, orduyu, polisi, yargıyı, MİT’i, eğitim kurumlarını, bürokrasinin üst yönetimini teslim ettiği Fethüllah Gülen, 15 Temmuz 2016 tarihinde Erdoğan’a darbe yapmaya, AKP iktidarını devirmeye, yönetimi ele geçirmeye kalkıştı. Halk sokağa indi. Milletvekilleri Meclis’te toplandı. Darbeye karşı çıktı. Darbe bastırıldı.
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan, darbe kalkışması sonrasında, 2002-2016 arasında devleti birlikte yönettiği Fethüllah Gülen’i ve cemaatini paralel yapı ve terör örgütü (FETÖ) olmakla suçladı.
Türkiye Cumhuriyeti’ni tarikatlarla birlikte yöneten,
Devletin yönetiminde paralel bir yapı oluşturan,
Devletin yapılanma ve işleyişinde devlet içinde devlet oluşturan,
Paralel yapılanma ve işleyişin mimarı olan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan,
20 Nisan 2020 tarihinde yaptığı açıklamada,
Covid 19 virüsü nedeniyle evden dışarı çıkamayan,
Aşını ve işini kaybeden,
Yaşamı zorda olan yurttaşlara yardımcı olmak için yardım kampanyası düzenleyen,
Aşını ve işini kaybeden kişilere yardım elini uzatan,
CHP’li büyükşehir belediye başkanlarını,
Terör örgütü FETÖ ve PKK gibi davranmakla, paralel yapı olmakla suçladı.
AKP Adıyaman Milletvekili AKP Disiplin Kurulu Başkanı Ahmet Aydın’ın, Meclis Kürsüsünde sıkça kullandığı bir cümle ile ey AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan, “edep yahu edep!”