Aile müessesesi her geçen gün yok olmaya doğru gidiyor. Bir toplumu yıkmanın, yok etmenin en kolay yolu, aile mefhumunu yok etmekten geçiyor. Bin bir zahmetle, büyük masraflar yapılarak, büyük emekler verilerek kurulan yuvalar, yavaş yavaş yıkılmaya başlıyor ve fertler yalnızlığa mahkûm ediliyor.
Ekonomik özgürlüğün de ailenin yok olmasında etkili olduğu bilinen bir gerçektir. Parasal anlamda kendini yeterli ve güçlü gören taraflar, (Kadın-Erkek) ayrılmakta bir an bile tereddüt etmiyorlar. Maddiyatın, sevgisizlik ve saygısızlığın, ön plana çıktığı günümüz evliliklerinde, yuvalar bir bir yıkılıyor.
Boşanmaların arttığı günümüzde, aslında belli yaş grubunda olan gençlerin ayrılmalarını tetikleyen daha onlarca sebep var. Maddi doyumsuzluk, ekonomik özgürlük, evlenmeden önceki yaşam tarzıyla, evlendikten sonra ki yaşam tarzının farklı olması, anne-baba, yani ebeveynlerin baskısı, ikamet etme yerlerinde ki anlaşmazlıklar… Son sürat ilerleyen teknolojik gelişmelerle sürekli artan e-sosyalleşme bağımlılığı, ihmal edilen eşlerin birbirine olan tahammülsüzlükleri, duygu, düşünce, olaylara/olanlara bakış açıları ve yorumlama farklılıkları, sosyal ve iş statülerini kabullenmeyişleri gibi çok sayıda sebep sayılabilir.
Büyüklerimiz hep anlatırlar ya! Evlilikler, ölüm dışında, ayrılmalara ve boşanmalara rastlanılmazdı.Şimdikilerin aklı bir karış değil, onlarca, yüzlerce karış havada, en ufak bir şeyde, hemen ayrılıyorlar. Evliliği bir oyun gibi görüyorlar.Boşanmaları çok basit bir olay, gelip geçici sıradan bir şeymiş gibi görüyorlar. Oysaki evlilik ve aile sürekliğinin devamı kutsal bir görevdir. Hele boşanmak, hem Cenab-ı Allah’ın sevmediği, hem Peygamberimizin tasvip etmediği, hem toplumun sevmediği, hem de ahlaki olarak çok kötü bir olaydır. Ailelerin yıpranmasına, eşlerin psikolojik olarak sıkıntılar yaşamasına (çalışan taraflar biraz daha şanslı ve avantajlı oluyorlar), hele varsa çocukların psikolojilerinin bozulmasına, geleceklerinin, sosyal yaşamlarının sıkıntılar içinde geçmesine sebep olunuyor.
Kadın-erkek her ferdin çalışıyor olması, elbette ki beraberinde bir takım sıkıntılar, problemler ortaya çıkarıyor. Paranın gücüne, kuvvetine güvenerek, kendince haklı sebepler ileri sürmeleri, evlilik sürecinin daha da sancılı geçmesine sebep olunuyor.
Birbirlerini sahiplenmeleri gerekirken, bir türlü ailelerinden vazgeçilememesi, aile baskısıyla evliliklerine yön vermeleri, her şeyi herkesten çok iyi bildiklerini düşünmeleri, yuvanın yıkılmasına, huzursuzluklarının ve geçimsizliklerinin faturasını yükleyecekleri, yani suçlayacakları birilerini bulma arayışlarına girmeleri, tarafları boşanma aşamasına getirebiliyor.
Belki evlenmeden önce, hasbelkader gönül ilişkilerine girmekle, birbirine verilen sözlerle, her şeyin güllük gülistanlık olacağını düşünmeleri, evlendikleri sonra kendilerini farklı bir yaşam içerisinde gördüklerinde, hayal kırıklığına uğruyorlar. Yeni bir yuva oluşturarak, yeni bir ailede, aynı çatı altında hayatını idame ettirdiklerinde, her şeyin öyle gördükleri ve yaşadıkları gibi olmadığının farkın varıyorlar. Sonrasında huzursuzluklar ve problemler ortaya çıkıyor. Sıcak bir yuvanın en güzel meyvesi olan çocuklara sahip olmak bile, bu sıkıntıların giderilmesine bazen yetmeyebiliyor.
İşte o zamanda, “sepeti koluna, herkes kendi yoluna” söylemiyle, işi ayrılma, boşanma aşamasına kadar getiriyorlar. Her şeylerini aileleriyle paylaşan gençler, ebeveynlerin yönlendirmeleri ve direktifleriyle de hareket edince, tamamen hür ve özgür iradelerini bir kenara bırakarak, onlar ne derse öyle yapıyorlar. Bu ebeveynlerin, okuyup-okumaması, dindar olup olmamasıyla alakalı olmayıp, menfaate dayalı bir savunma mekanizmasının dişlileri arasında ezildiklerinin farkına varmayarak, tamamen cahillik ve sorumsuzlukla alakalı olan bir durumdur. Sonrasında vicdan azabı olacak, ömür boyu, ölene kadar refakatçisi olacak pişmanlıklarla dolu bir ömür sürmelerine sebep oluyorlar.
Evlenen gençleri, rahat bırakmak gerekir. Kendi hayatlarının idamesi, ayaklarının üzerinde durmaları, ev ve aile sahibi olduklarının bilincinde olmaları için, dışarıdan müdahalelerde bulunulmaması gerekir. Aksi takdirde, hem aile yok oluyor, hem taraflar mağdur oluyor, hem çocukların gelecekleri sekteye uğruyor, tehlikeye giriyor.
Gençler aralarındaki problemlerini, kendi iç dinamikleri içerisinde eriterek, sıkıntıların hakkından geleceklerdir.
Bu fırsatı onlara vermeyenler, unutmasınlar ki, giderek yalnızlaşan aile bireylerini boşanmaları yönünde yönlendirmenin/cesaretlendirmenin, bir gün kendi başlarının, diğer aile fertlerinin de başına gelebileceğini unutmamak gerekir. Bu işin günahı var, vebali, duası, bedduası var.
Kimse yaşattıklarını yaşamadan, fani dünyadan göçmezmiş.Hesabını vermek de işin cabası!
Kerim Baydak
kbaydak61-artan@hotmail.com