Dostum Abdulgani Erdengi’nin imzalayıp armağan ettiği İsmail Tokalak’ın “Kapitalizmin Soygun Düzeni”-Dünyayı Soyanlar ve Metotları adlı kitabı okumaya başlayınca adeta elimden bırakamaz oldum.
Üst başlıklar olarak; Amerikan hegemonyası ve sömürü tarihi katliamlarla başlar, Amerika sömürücü bankerler tarafından nasıl kuşatıldı?, Küresel soygunun metodolojisi ve yolları, Soygunun kontrol merkezi, ABD halkının soyulması, Amerikan rüyası korku filmine dönüştü-Bu kaosu dünyaya yayıyor, İngiliz halkının soyulması, Banka soygunları, Borsa soygunları, Altın üzerine dönen oyunlar ve soygunlar, Finansal sigortaların bile soygun aracı olarak kullanılması, ABD kökenli rating(kredileme) ajanslarının hazırladığı soygun, Offshore soygunları, Dini kullanarak yapılan soygunlar, Eğitim soygunu, Önce toplumun düşüncesini kontrol ve yönlendirme, ABD kültürel emperyalizminin en büyük pazarlama silahı:Hollywood, Kapitalizmin sevgiyi ve inancı parayla pazarlaması, Şirketlerin tekelleşmesiyle yapılan soygun, Çevreye en büyük zararı veren tekelleşmiş petrol şirketleri sömürüsü, Telefon ve internet haberleşmelerinin toplumu kontrol için denetlenmesi, ABD istihbaratının sosyal medyayı kullanması, ABD odaklı sömürüye ortam hazırlayan CIA ve perde arkası, Soyguncu kapitalist düzenin askeri güvencesi:Nato, Küresel soygun sisteminin yeni bekçileri: Özel şirket orduları, Dünyada spor üzerinden yapılan soygunlar, Soygun kapitalist sistemin doğasında mı var?, Yüzyıllardır gerçekleri göremeyen büyük halk kitlesi soyguna çanak tutuyor konularının işlendiği kitap 536 sayfa.
Yazarın, tokalak@btinternet.com adresine de ileteceğim üzere başlıklar arasında “Kanser hastaları üzerinden devam ettirilen soygunlar” da olsa idi daha da çok sevinirdim. Çünkü geçen ay köşe yazımda da konu ettiğim üzere nice canları bu illetten kurtaramadığımız bir yana üstüne üstlük “Yakalandığı amansız kanser hastalığından kurtulamayarak…” diyerek yalnızca vefat edenleri suçluyor, kendi sorumluluğumuzu taca atıyoruz. Aya bastığı ayağını Mars’a da uzatan bilim insanları kanseri kesin tedavi eden ilacı onca araştırmalara rağmen yıllardır bulamıyor ise bu işe bir soru işareti koymak gerekir. Dilerim Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan yerli otomobil gibi bu konuya da el atar…
Yazarın kitapları arasında olduğunu yeni öğrendiğim “Dünyada İlaç ve Kimya Terörü”(2014) adlı kitabı ise inşallah bu konuya da ışık tutmuştur.
Kitabın 17’nci sayfasındaki paragrafta “Toplumun büyük kısmına empoze ettikleri fikir de bu güçlerin çok büyük olduğu, bunlarla başa çıkılamayacağı, bundan dolayı bu güçlerin oluşturduğu ADALETSİZ DÜZENDE herkesin kendisini kurtarmaya çalışmasının daha akıllı bir davranış olduğudur. Bu görüşü kabul ettiğiniz takdirde bütün ümitlerinizi kaybetmişsiniz demektir.
Aşırı hırslı ve yarı cahil politikacılar tarafından yalanlarla yönlendirilen halkların bir hayal âleminde yaşatıldığı yerde, halka nasıl aldatıldıklarını anlatıp onları ikna etmeye çalışmak zor ve tehlikeli bir iştir. Buna rağmen yapılması gereken önemli bir sosyal sorumluluktur. Gelecek nesillere bırakacağımız en önemli miras, rahatsız edici de olsa onlara sunacağımız yalın gerçeklerdir.”
Bu paragrafları okuyunca emperyalist sözcüğünü en fazla kullanan, 1970’lerde solcu diye nitelenen gruplar olmasına karşın 40 yıl sonra sağcı diye nitelenen gruplar olduğunu gözlemledim. Demek ki 1970’lerde “Komünist” diye, “Rus uşakları” diye suçladığımız nice masum genç, meğerse doğruyu söylemişler, bu günleri 40 yıl öncesinden görmüşler de maalesef birçoğumuzun haberi olmamış. Akıl peşinden değil de siyasi jargon ve sloganlar peşinden gidince gözümüzün önüne inen perdeden dolayı yazarın deyimiyle “yalın gerçekleri” görmemişiz, görememişiz.
Şeytan her zaman şeytanlığını yapar. Bu onun vazgeçilmez görevidir(!) ABD de yıllardır şeytan olduğuna göre kendi görevini(!) yapmaktadır ve bundan sonra da yapacaktır. Bize düşen görev ise devlet ve millet olarak onun şeytanlığına karşı yeni politikalar geliştirmek, gerilim siyasetine son vermek, etnik, inanç ve siyasi görüş farklılıklarını yalnızca dilde değil uygulamada da kaldırmak ve Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın da birçok kez atıfta bulunduğu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözüyle muasır medeniyet seviyesine kavuşmaktır.
Ezber bozan bir kitap okumama vesile olduğunuz için teşekkürler Erdengi…