Gel De Söyleme
On bir ay sultanı Ramazan ayında orucun zevkini doyasıya yaşayan çocuklardır.
Orucun çocuklar üzerinde ne kadar çok etkili olduğunu kendi çocukluğumdan bilirim. İftar ya da sahur vakitlerinde fırında ekmek kuyruğunda beklemenin ya da top atılacak diye sofra başında beklemenin verdiği o hazzı asla unutamam.
İftarda ne kadar acıktığını ya da susadığını; sahurda kaç bardak su içtiğini, kaç ekmek yediğini, kaç çay içtiğini övünerek anlatırken, Ramazan’ın o lezzeti, huzuru, sevinci ve mutluluğu bir başka gelirdi bize. Hep duyduğumuz “nerede o eski Ramazanlar” sözü, ne yazık ki her geçen daha da kendini hissettiriyor.
Sevgi, saygı yok, hoşgörü ve tevazu azaldı…
Oysa yaşanılan o yıllarda böyle değildi.
Bunun birçok sebebi vardır düşüncesindeyim.
Ya çocuktuk, yeni yetmeydik, aklımız ermiyordu.
Ya dünya, o zamanlar daha iyi bir dünyaydı.
Ya da her şey şimdiki gibi teknolojik iletişim kısıtlı olduğundan, gelişmelerden haberimiz olmuyordu, Kim bilir belki de iletişimsizliğin o bahtiyarlığını yaşıyorduk.
Şimdilerde düşünüyorum da; dünya her zamanki gibi hep aynı dünya.
Sanırım çocuk olduğumuzdan, küçücük bir şeyle mutlu oluyorduk, onun dışındaki olan bitenler pek fazla bizi ilgilendirmiyordu.
Çeşitli dünya nimetleri, değişen dünya meşgaleleri, gelişen dünya üzerinde yer kaplayan nesneler…
Ancak, zaman her şey özelliğini ve mânâsını yitiriyor.
Teknoloji sayesinde dünyanın en ücra köşesinde meydana gelen ufak bir değişim ve gelişmeden haberdar oluyoruz. Bu bizleri mutlu ederken, çoğu zaman da mutsuz, huzursuz edip, kaygı ve endişeye sevk etmektedir.
Barış ve kardeşlik ruhunun ön planda tutulduğu bir din için, ne yazık ki yüreğim yanıyor, İslam’a karşı savaş çığırtkanlığı her geçen daha artmaktadır. Her gün dünya Müslümanlarına yönelik işkenceler, kan, gözyaşı, nefret ve kin kusmalar…
Hoşgörü, tevazu ve tahammül sınırlarının zorlandığı, hatta yok sayıldığı, hürmet etmek, saygı duymak şöyle dursun, şimdi Ramazan ayında bile, İslam düşmanları boş durmuyorlar.
On bir ayın sultanı dediğimiz, başı rahmet, ortası mağfiret, sonu azaptan kurtuluş olarak inandığımız bu mübarek ayda, Müslüman coğrafyada Müslümanların birbirlerine, İslam düşmanlarının reva gördüğü eziyetler var.
Ateş düşen evler, yanan yürekler, dağıtılan aileler, annesiz-babasız kalan çocuklar, her geçen gün sayıları artan şehit cenazeleri.
Şimdi gel de bu ortamda “ nerde o eski Ramazan’lar, özellikle çocuklukta yaşanılan Ramazan’lar” deme!
İnanın o eski Ramazan’ların lezzetinin, huzurunun mazide kaldığını söylememek elde değil.
Modernlik de Ramazan’ı durduramadı, fakat kültür olarak farklılaştırdı. Yeni bir Ramazan kültürü ortaya çıktı. "Eski ramazanlar" kalıbı da giderek kullanım değerini kaybetti!
Gel de söyleme…
Kerim BAYDAK- kbaydak61-artan@hotmail.com