Hakaret için kuyruğa girmek…

Abone Ol

 Naif Karabatak

 
Hakaret için kuyruğa girmek…
 
Cumhuriyet Gazetesinin dün yaptığı, küfürbaz çocukların en galiz küfürleri yarıştırmasından farksızdır. Bu aslında, sadece küfür değil, hakaret için kuyruğa girenleri görmemizi de sağladı.
Her çocuk, kendi değer yargısına, kültürüne, yetişme tarzına göre küfrederken, bunda aile terbiyesinin de etkisi hissedilir.
Cumhuriyet Gazetesi, bütün bunların en alt seviyesinde gezinmeyi bildi, bu açıdan alkışı hak ediyor.
Fikir ve düşünce özgürlüğü, hiçbir dini, hiçbir inancı aşağılamayı, horlamayı ve o inanca mensup olanlar için kutsiyeti olan değerleri aşağılamayı gerektirmez.
Bu, Hikmet Çetinkaya’nın dini için de geçerlidir, benim dinim için de…
Hikmet Çetinkaya’nın inandığı dine ve o dinin değerlerine saldırmam, küfretmem, hakarette bulunmam, aşağılamam özgürlük olamaz.
Bunu, başkalarının iğrenç emtialarıyla yapmam da bir şeyi değiştirmez.
Paris’te yayınlanan ve mukaddes değerlere küfretmesinden öte bir sanat değeri bulunmayan ve bu küfretmeyi, sadece İslam dinine değil, bütün dinlere karşı yapan Charlie Hebdo, geçtiğimiz günlerde kurşunlandı.
Saldırıda 12 kişi hayatını kaybetti.
Derginin dine ve dindarlara yönelik saldırılarının alçakça olduğu gibi, dergiye yapılan ve 12 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırı da alçakçaydı.
Saldırıda bulunanların kimliği şaşırtmadı; her dönem, farklı ülke veya kuruluşlar tarafından kiralanan bir örgüttü…
El Kaide’nin Yemen kolu, saldırıyı üstlendi.
İslam adına yaptığını söyleyemezler, çünkü İslam dini böyle bir alçakça saldırıya cevaz veren bir din değil.
Sadece ihaleyi aldığı ve bir amacı olan işin nihayetlendirilmesiydi, hepsi o…
Ama Cumhuriyet Gazetesi, içinde biriktirdiği küfürleri uzun süredir saklıyordu.
Gazetesi tam bir paçavra halini almıştı.
Kimsenin o gazetede ne yazdığını umursadığı yoktu.
Hikmet Çetinkaya’nın kaleminden dökülecek küfürler, hiç kimsenin ilgi alanında değildi.
İtilmiş, bir köşeye atılmış değillerdi, fikirleri artık bu çağa uymuyordu.
Öyle ki, gazetelerini kurşunlatarak meşhur olma yolunu bile seçmişlerdi ama bu halk yine yememişti.
Şimdi, yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede, salyangoz satmanın çok ötesinde bir işin altına girdiler.
Charlie Hebdo’nun sevgi ve barışın sembolü haline gelen İslam Peygamberi Hazreti Muhammed (Sav)’ı konu edinerek çizdiği karikatürlerinde yer aldığı bir seçki(!) yayınlayacakları duyuruldu ve o aşağılık karikatürler dün Cumhuriyet’te yer aldı.
Çok şükür, biz sevgi ve barış peygamberi Hz. Muhammed (sav)`i Charlie ve onun şeytanlarından öğrenmedik ve onlardan öğrendiğimizle sevmedik.
Sırf bunun için olsa bile Allah’a binlerce kez şükrediyorum; bu ülkenin idaresi Cumhuriyet Gazetesi gibi “faşist, dikta” heveslisi zihniyetin elinde değil.
80 yıl bu millete az çektirmedi, az zulmetmediler..
***
Garip bir dünyadayız, iyilik hususunda yarışanların olduğu bir dünyada Cumhuriyet gibi kötülük konusunda yarışanlar da var. 
Neredeyse “Biz Charlie Hebdo’dan daha alçağız, daha adiyiz, daha küfürbazız” diye haykırıp duracaklar.
Sizin ne olduğunuz bu millet zaten biliyor, bunu söyleyip, kendinizi rezil etmenin bir anlamı yok.
Bu millet, sizin inançlarınıza sövmüyor, sizin mukaddes bildiklerinize laf etmiyorsa edebindendir.
Kendi dinine sövülmesini istemiyorsan, başkasının dinine sövmeyeceksin.
Kendi inancına hakaret edilmesini istemiyorsan, başkalarının inançlarına da hakaret etmeyeceksin.
Ama Cumhuriyet Gazetesinin beklentisi, gazetelerine saldırının olması…
Herkesin Cumhuriyet’e küfretmesi, onları aşağılaması, gerçek kimliklerinin ulu orta söylenmesi.
Hoşlarına gidiyor…
Farklı bir haz alıyorlar.
Belki de böyle bir fanteziyle doyuma ulaşıyorlar.
Hem böylece bir taşla birkaç kuş vuracaklar…
Paçavra haline gelen gazeteleri, “gazete” statüsüne yükselecek.
O gazeteye yapılacak bir saldırı veya eleştiri basına(!) yapılmış sayılacak, dünya çapında ilgi görecek.
Sonra saldırı yapanlar “Müslüman” diye gösterilecek ve Müslümanların şiddet yanlısı olduğu bütün dünyaya duyurulmuş olacak.
Hikmet Çetinkaya, dünden beri yerinde duramıyordur; de hadi, de hadi diye…
Neredeyse eline silah alıp, gazeteyi basacak ve bunu yaparken de “Allahu Ekber” demeyi ihmal etmeyecek, doğru telaffuz edebilirse…
Ama bütün bu beklentileri boşa çıkacak…
İnsanlar kimin ne olduğunu iyi bildiği gibi, kimin ne kadar alçalabileceğini de çok iyi biliyor.
Charlie’nin meleği olmaz ama şeytanının çok olduğunu, dünyaya baktığımızda görebiliyoruz.
Cumhuriyet’te kendine bir rol kapma derdinde; iyilikte değil, alçaklıkta…
 
Tweetimden seçmeler
Köle olmaya ve köle kalmaya ne kadar gönüllü var, gördükçe şaşırıyorum ve bunların çoğu da denileni yapan köleler olduğunun farkında değil.