Din tarım toplumlarının en belirgin özelliklerinden biri “yönetilme” açısından iktidarlara sağladığı olanaklardır! Küflü ve paslı raflarda kalmış bir geçmiş üzerine bina edilen çağdışı kaderci yaklaşımlara “balık niyetine av olmayı önceleyen tutumlarıyla” eleştiri kültürünün silikleşmesine yol açtıkları gerçeğinin yanında, muhalif olanlara verdikleri tepkilerle, “iktidarlara” varlığıyla avantaj haline dönüşüp, ülke gelişimin frenlenmesine, rejim kalitesinin düşmesine sebep olmaktadırlar!
Gelişmiş ülkeler, eğitimle edindikleri donanım neticesinde, bireylerine ileriye dönük hangi kazanımlara sahip olacakları, temel yaşam biçimlerinde olabilecek dönüşümlerle nasıl avantajlara sahip olacakları gibi planlarla, sosyal yapılarına harita olurlar! Gelişmiş ülkelerin düşünce dünyalarına stok ettikleri sürekli artan verimli hayat standartları, gün geçtikçe bireylere yeni kazanımlar, sosyal hayatın her alanında, çağın olanaklarıyla bezenmiş yeni fırsatlar sunar! İbrenin gelişmişlik açısından sürekli yukarı yönlü hareketi, toplumun tüm katmanlarını, topyekün koridora sokup, hayatın tüm alanlarında “nitelik olarak” gelişmişliğe teslim eder. Geriye düşmeyen sürekli artan refah sayesinde insanlar seçimlerini yaparken rahat davranır, nihayetinde ruhlarında biriktirdiği korku stokları olmadığı için, bireysel özgürlüğün şaşırtıcı yansımalarını özgürce yaşar!
Türkiye gibi din tarım toplumlarının, sanayi devrimini yaşamadan bilgi çağına geçmesi, bireylerde teknolojik şaşkınlık yaratırken, eğitimsiz toplumun ironik seçimleri neticesinde gelen her iktidarın “eskiden şu yoktu, bu yoktu” tezviratları, ruhlara stoklanan-kodlanan kaderci korkuların kaşınması argümanı, iktidarlara yönetme kolaylığını sağladığı gibi, sürekli aşağı düşen yaşam standardı ibresi de korku ikliminin kök bulmasını sağladı! Neticelerin sorgulanmadığı, aynı döngünün sürekli yeni etiketlerle piyasa sürüldüğü ve halkın tepkisizliğinin verdiği cesaretle yollarına devam eden menfaat stokçuları ORVEL’in yuvarlak masa kahkahacılarını kıskandırması şöyle dursun, tarihin hiç bir devrinde bu denli cehaletin kutsandığı görülmedi!
Bir devleti ayakta tutan, çağın niteliklerini döneminde yaşatan tüm şartların, bu gün din tarım toplumunun verdiği avantajlarla iktidarları denetimden yoksun bırakan anlayışlara tepeden inme modernleşme çabaları nedeniyle gelinmiştir. Türkiye’yi sürekli 50 yıl öncesiyle korkutan 30 yıl sonraki içi boş temelsiz hayallerle uyutan muktedirlerin sosyal tabakalar arasındaki nitelik farklarını kullanarak yığınların kümelenmesini, bağımlı kitlelerin oluşumunu sağlamıştır.
Hayatın tüm safhalarını etkileyen eğitimin içler acısı hali, gelir adaletsizliği ve ekonomik iltimaslarla hazinenin çar çur edilişinin sonuçları, hukuk alanında yaşatılan travmalar ve asimetrik olarak uygulanan zihinlerin karantinaya alınması süreci gösteriyor ki, ülke olmanın tüm gereklilikleri yerle bir edilmiş durumda! Hayatın olağan akışını değiştiren, sürekli geri gidişi tetikleyen süreçlere gösterilen reflekslerin sönük kalması, oligarkların cesaretini arttırmış, liyakat unsurlarının yerini sadakat denilen din tarım toplumu hezeyanlarının esaretine terk etmiştir.
Düşünen sorgulayan insanların bu atmosferde yaşaması mucizesi SABIR NOBELİ ile ödüllendirilmesi gerekir! Türkiye’yi kuyruklara mahkum edenlerin 50 yıl öncesiyle korkutması argümanı da bitmiştir. Gaz yağı alamıyorduk şükürcülerinin yeni dönemde her yerde kuyruk oluşu, hayatin ironik bir sillesi olsa gerek ! Yıl 2022, dünya değişiyor ! Telefon markalarının sorgulandığı kadar, beyinlere yerleştirilen virüsleri de sorgulamanın vakti!
DİPNOT:
Mevlevi, Bektaşi ve Sofu yemekten sonra ikram edilen bir tepsi baklava için rüyaya yatarlar. En hayırlı düşü gören baklavayı yiyecektir. Öneri kabul edilir. Yatar, uyurlar! Sabah olunca Sofu:
―Ne düş gördünüz anlatın bakalım?, der.
Mevlevi sikkesini başına geçirerek:
―Hayırdır inşallah göklere çıktım, der.
Sofu da :
―Ben ise düşümde cennete gittim, der.
Bektaşi :
―Erenler, ben de gece birinizin göklere uçtuğunu, diğerinizin de cennette gezdiğini görünce artık bunlar fani dünyaya dönmezler diyerek kalkıp baklavayı temizledim, der.
Türkiye geri dönüşü test edecek düşüncelerden kurtulmalı, zihinleri bulandıran hayal alemi rüyacılarını da sosyolojiden temizlemelidir!