Çalışan, çabalayan, didinen, helâl yolla/yoldan para kazanan insanlar hep ezilmektedir, hep farklı şekillerde algılanmaktadır.
Bunu çalıştığınız iş yerinde, dost meclislerinde, arkadaş ortamlarında, ücretli çalışılan her kesimde görebilirsiniz.
Çalışanla çalışmayan birbirinden ayırt edilmeden, ahbap-çavuş ilişkisinin ayyuka çıktığı, kişisel menfaatlerin rol oynadığı günümüzde, çalışkan, terbiyeli, namuslu, dürüst; garip, gureba, mazlum, biçare insanlar hep horlanmakta, hep ezilmekte, hep geri plânda kalmaktadır.
Çalışmayan, “ekmek elden, su gölden” misali çalışanlar, her zaman, her yerde gözde olmaktadır
Her zaman rağbet görmektedir.
Her zaman rahat etmektedir,
Her zaman “vur patlasın, çal oynasın” kabilinden gününü gün etmektedir.
Neden haklı olanlar hakkını alamıyor?
Hak, hukuk adalet çerçevesinde, bihakkın çalışana hakkı verilmiyor?
Haktan, hukuktan, adaletten, insani değerlerden bahsederek, mangalda kül bırakmayanalar: nedense bir türlü buna riayet etmiyorlar.
Bir şekilde gücü elinde bulunduranlar, mahiyetindekilere ya da gücü yettiklerini ezmenin, acziyete düşürmenin, kendine muhtaç hale getirmenin hesabını yapmaktadır.
Bencilik egosuyla nefsini tatmin ederek, şeytanı memnun etmenin çabasıyla, helâl-haram, doğru-yanlış, hesabı yapmadan, ne oldum delisi görüntüsü sergiliyorlar.
Gücü elinde bulunduranlar daha samimi, daha dürüst, daha mütevazı ve daha hoşgörülü olmak zorundadır.
Oysa sahip olduğu güçleri ve edinimlerini, sesi-soluğu kesilmiş, kıpırdayacak durumu olmayan, kendini ifade edeceği ortamı bulamayanlar üzerinde tahakküm kurmaya çalışıyorlar.
Sosyal adalet anlayışı, dini ve ahlâki görev ve sorumluluklardan noksan olarak, kendisini “sütten çıkmış ak kaşık” gibi görünce; enaniyetin esiri oluyorlar ve şeytanla işbirliği yaparak nefislerini tatmin ediyorlar.
Bir an da, haksız olanlar haklı, haklı olanlar haksız durumuna düşüyorlar.
Her zaman, her şey güçlünün yanında, zorbalıktan yana görünüyor.
Mevki, makam, koltuk, şan, şöhret, hat, kat, yat sahibi olanlar, azınlık olsalar bile, maalesef onlarım boruları ötmektedir, dedikleri olmaktadır..
Fakat unuttukları bir şey var.
Maddi anlamda, sadece bu fani dünya için düşünüldüğünde kendilerince haklı olabilirler; ama manevi anlamda, uhrevi, ebedi bir dünya hayatı düşünüldüğünde, yaptıklarının cezasını çekecekler ve hesabını elbette vereceklerdir.
Sonu ölümlü olan dünyada, bir gün dört kişinin omuzunda gidip, dört duvar arasına girdiklerinde; işte o zaman, “ak koyun mu, kara koyun mu?” belli olacaktır.
Bu dünyada güçlü olabilirler, peki diğer dünyada…
Unutmasınlar ki bu işin günahı var, bu işin vebali var…
Tabi ki inananlar ve inancı olanlar için.
Ey güçlü olduğunu düşünenler:
"Zulm ile âbâd olanın, âhiri berbâd olur."
“Zalimin zulmü varsa, mazlumun da Allah’ı var
Bugün halka cevretmek kolay, yarın Hakk`ın divanı var.”
“Zalimler için yaşasın cehennem”
Kerim Baydak
kbaydak61-artan@hotmail.com