Tamam herkes bir şey söylüyor. Anladık.Peki ben ne söylüyorum kendime. Çok karışıyor onların söyledikleri ile benimkinin sesi. En iyisi ayıklamak galiba. Önce onların söyledikleri:

-Yas sürecin çok uzadı. Yeter artık, onları da rahat bırak.

-Bak, çok görünür oldun yine canını yakacaklar.

-“Dostumun dostu dostumdur. Dostumun düşmanı düşmanım değildir.” Acına ortak olmamı bekleme.

-Yas tutulacaklar bellidir.”Oğlu ölmüş kadının, köpeğe üzülüyor hala.” diyecekler, deli gözüyle bakacaklar sana.

-Ölüye ağlarlar,deliye gülerler.(Öyleyse öl geber,bizi de rahatsız etme ha!)

-Yazma öyle doğrudan her şeyi, rencide etme aileni.Sen sütten çıkmış ak kaşık mısın?

-Yeter artık, ağlamak ağlamayı getirir. Allah beterinden saklasın.

-Sana mükemmel olduğunu söyleyemeyiz. Bak bize…

Diye sürüp giden kıyaslamalar.

Olabilir!

Çok severim “olabilir” sözcüğünü.O kadar çok hayatıma yerleşsin isterim ki…Çünkü benim için açıkfikirliliğin, kabulün göstergisi bir sözcüktür. Yaşamın her getirdiğine kocaman kucak açmaktır. Bir gün olabilir mi?Bakalım.

Bir de bana hiç yazma, böyle yazma şöyle yaz diyenler de oluyor. Tabii takdir edenlerin de sesi var. Öyle ya da böyle şimdilik yürüyoruz bu yolda.

Fakat beni asıl bu yazıya getiren, şu an elimde Osman Balcıgil’ in kaleminden Afife Jale’ nin hayatına dokunuyor olmak. Çok etkileniyorum. Hele kadın oluşu, uzun süredir üzerinde çalıştığım öfke ve kızgınlıklarımı öyle bir tetikliyor ki, kendimden korkuyorum.

Kadın olmak bu kadar zor mu kısmına geçtim yine, insan ya da canlı olmak boyutundan.İnşallah bir an önce bu kısmını hallederim kendimle ilgili. En azından gülerek, neşe içinde ayrılmak istediğimi biliyorum bu dünyadan.

Belki  Afife Jale ile ilgili bu kadar  özdeşleşmemdeki nedenlerden biri de, doğa yürüyüşlerini bırakıp tiyatro çalışmalarına başlamam bu süreçte.Çok küçük bir anne rolü aldım 7 Kocalı Hürmüz’ de. Altından kalkabilir miyim? Bakalım.Onun için de herkes bir şeyler söylüyor. Merak etmeyin yazmayacağım söylenenleri.Fakat şunu da belirtmeden geçemeyeceğim.

Aslında bana göre tesadüf yoktur. 7 Kocalı Hürmüz, benim Ayten Gökçer’ den hayranlıkla  izlediğim bir performanstı. Rolün dışına çıkıp gerçek yaşamda hayatıma geçirebilsem dediğim bir andı sanırım, bugün dışarıdan baktığımda.Belki de babama ve diğer erkeklere alttan alta okunan bir meydan okumaydı.Sayısal veriler açısından durdurulabilirdi belki, ama ya içteki o gaz nasıl boşaltılacak zarar vermeden.Bakalım.

Şimdi bunca yıl sonra, tam da anneliğimi sorgularken, tesadüf mü sizce 7 Kocalı Hürmüz’ de yönetmenin anne rolünü bana teklif etmesi.Hayırlara vesile olsun. Teşekkürler.