20. yüzyılın başlarında, Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi lideri Adolf Hitler, dönemin en güçlü diktatörü olarak kabul edilir. Öyle ki 1934’te, Cumhurbaşkanı makamını da devralarak Führer (Lider) adında bir devlet başkanlığı makamı yaratır, devlet ve hükûmet başkanlıklarını bizzat kendisi yürütür.
Hitler, Avrupa’da II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesine zemin hazırlar, Yahudi karşıtı politikaları ve ırkçı ideolojisi ile aşağı ırk mensubu olarak gördüğü en az 5 milyon insanın ölümüne neden olur.
Adolf Hitler için yapılan propagandalarda, kendisinin Nazi Almanya’sında tanrısal bir otorite tarafından görevlendirildiği, Alman halkını yönetebilecek tek kişinin olduğu ve O olmadan Nazi Almanya’sının asla büyük bir devlet olamayacağı görüşü işlenmiş, böylece Hitler'in aldığı tüm kararlar kutsal kabul edilmiştir.
Yaklaşık bir asır sonrasında ise Yahudilerin içinden bir baş belası türedi; Binyamin Netanyahu. Asker kökenli olan Netanyahu, 1996 yılından beri vampir gibi Müslüman kanı emiyor. İsrail tarihinin en uzun süre görev yapan başbakanı. Adeta yapışmış koltuğa. Sırtını dayamış ABD abisine aslan kesilmiş bütün dünyaya karşı. Kadın, erkek, çocuk, yaşlı, sivil, gazeteci ayrımı yapmaksızın bombalar yağdırıyor Gazze üzerine.
Bu canilikleri yaparken de Netanyahu'nun, Gazze'ye yönelik saldırıların başladığı 7 Ekim'den bu yana yaptığı açıklamalarda Tevrat'tan çokça alıntı yaptığı görülüyor. Yaptıklarını meşrulaştırmanın gayreti ile dini anekdotlar aktarıyor. "Öldürmeyeceksin" diyen dinlerinin emrini görmezden gelip soykırım yaparken, kendince uydurduğu pasajlarla kendi halkını bile kandırıyor.
Normalde laik görüşlü olan Netanyahu, tıpkı Hitler gibi dini söylemler kullanarak yaptığı mezalime kılıf aramakta, tabanına sempatik görünmeye çalışıyor. İsraillilere seslenirken, "Ortak gücümüz ile haklılığımızı ve Yahudi halkının ebediliğine olan derin inancımızla Hamas'a karşı Yeşaya kehanetini göreceğiz." diyen Netanyahu, Tevrat'ın "Yeşaya" kitabından şu alıntıyı yapıyor: "Ülkenden şiddet, sınır boylarından soygun ve yıkım haberleri duyulmayacak artık. Surlarına kurtuluş, kapılarına övgü adını vereceksin."
Kendi atalarına soykırım uygulayan Hitler, nasıl dini söylemler kullanmışsa, Netanyahu’da dini söylem kullanıyor. Bu ikisi arasındaki çok yakın benzerlik bu olsa gerek. Karşısındakine hayat hakkı tanımamaları, güçsüzü yok sayma, kendisinden olmayanları aşağı ırk görmeleri, acımasız ve zalim olmaları, kana doymamaları gibi birçok ortak özellikleri var elbette ama en dikkatimi çeken özellikleri dini bile emellerine alet etmeleri.
Netanyahu, galiba Hitler’i Müslüman sanıyor olsa gerek ki, atalarının intikamını Filistinlilerden alıyor. Gözleri Almanları kesmeyince ne yapsın zavallı.
Ey Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de "Sakın sanma ki; Allah zalimlerin yaptıklarından habersiz ve ilgisizdir. Sadece onları, gözlerin dehşetle döneceği bir güne kadar ertelemektedir." buyurmaktasın ya, işte o günü bekliyoruz; Yeryüzündeki bütün zalimleri, acımasızları, kandan beslenenleri sana havale ediyoruz…
Fahrettin Çelik
15.12.2023