İki kıssa çok hisse

Abone Ol

Her zaman deriz ya, öyle sözler, öyle fıkra ya da kıssalar var ki, sayfalarca anlatılacak şeyleri bir çırpıda hem de daha kalıcı şekilde anlatıverirler. Bu yazıda sözü böylesi iki fıkraya vereceğim. Günümüze çok önemli mesajları olan bu fıkraların ne demek istediğini eminim sizler de anlayacaksınız.

***
Padişah çok büyük bir havuz yaptırır.

Üstünü de kapatır. Sadece bir yerine içine su dolduracak kadar bir oluk bırakır. Sonra şehrin halkına tellallarla emir gönderir.

Emire göre büyük veya küçükbaş hayvan besleyen insanlar bir defaya mahsus, on gün içinde geceleri gelerek bu havuza bir kova süt dökeceklerdir. Bu esnada kendilerini de kimse denetlemeyecektir.

Padişah on günün sonunda havuzun üstünü kalabalığın huzurunda açtırır.

O da ne?

Havuz süt yerine su ile dolmuştur.

***

Köylünün biri, ineklerinin sütünden tereyağı yapardı.

Her gün tereyağının bir kilosunu kasabadaki fırıncıya satardı.

Aldığı paranın bir kısmıyla fırıncıdan bir ekmek alır, köyüne dönerdi.
Bir gün fırıncı köylüye çıkışmaya başladı:

Ben, sana güvenerek getirdiğin yağları hiç tartmadan aldım. Müşterilerime sattım. Oysaki sen yağları eksik tartıyormuşsun. Seni şikâyet edeceğim.”

Köylü, yağları kendisinin tarttığını, hepsinin de bir kilo oldu­ğunu söyledi.
Fırıncı, köylünün o gün getirdiği yağı tarttı.

Yağ bir kilodan azdı.
Fırıncı, köylüyü mahkemeye verdi.

Fırıncıyı dinleyen yargıç köylüye dönerek:
“Sen bu adamı aldatıyormuşsun. Tartıda haksızlık yapıyormuşsun, doğru mu?” dedi.

Köylü:
Sayın yargıç! Ben fırıncıya her gün bir kilo yağ veririm. Alacağım paranın bir kısmıyla kendisinden bir ekmek alırım, köydeki terazimin gramları çoktandır kayıp. Ben, gram olarak fı­rıncının bir kilo diye verdiği ekmeği kullanırım. Eğer fırıncının ek­meği bir kilodan azsa benim yağım da az olur.

Fırıncı birden telaşlandı.Davasından vazgeçmek istedi.

Yargıç, kabul etmedi.Fırına adam gönderdi.Birkaç ekmek ge­tirtip tarttı.

Ekmeklerin hepsi bir kilodan azdı.

Köylü davayı kazanmış, fırıncının hilesi ortaya çıkmıştı.

***

Boşuna dememişler “ille de ahlâk” diye.

Ben de ekleyeyim:

Âhmine'l ahlâk!

Ya da

Ahlâk ya hu!