Dünya devletleri ve insanlık, var olma mücadelesi veriyor. Dünya ekonomisinin %85’ine sahip %1’lik grubun gözlerini kan bürümüş! Dünya’nın tüm imkânlarına rağmen yetinmeyip saldırıyorlar! İnsanları bir nevi “mankurtlaştırarak” köleleri haline gelen ve oldukça azaltılan bir Dünya hâkimiyeti ile tanrılaşmak istiyorlar!
Ülke olarak var olacağız ve bunun için de hep birlikte “İkinci Kurtuluş Savaşı” ile başaracağız. Devletimiz, kuşkusuz en iyisini biliyor ve gerekli tedbirleri de alıyor. Bunun için bazı düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Kanaatimce; ilaç, aşı, eğitim, bilişim/yazılım, gıda/tarım, su ve savunma acil ve hayati önemdedir!
Bu nedenle;
Milli ilaç ve aşı geliştirilmelidir.
Milli tarım, gıda zinciri ve su için özel politikalar oluşturulmalıdır.
Milli (tam olarak) eğitim politikası ile neslimiz ve geleceğimiz kurtarmalıdır.
Üretimin önündeki tüm zorluklar kaldırılmalıdır. İnsana yaraşır bir iş ortamı ile huzur ve güven ortamı sağlanarak üretim ve verim arttırılmalıdır.
Bilişim ve yazılım özel olarak desteklenerek tüm sistemler millileştirilmeli ve veriler korunmalıdır. Çünkü “Dijital Çağ”ın başladığı günümüzde, elektronik verilerin güvenliğinin önemi çok daha ön plana çıkacaktır!
En büyük kaynak/değer olan İNSAN başta olmak üzere, her türlü kaynak israfına Devlet ve toplumun tüm kesimlerince kesinlikle son verilmelidir. Prof. Dr. Nazif Gürdoğan’ın da söylediği gibi “Sinan gibi üretip, Yunus gibi tüketmeliyiz.”
Tarihte görülmemiş bir durumla karşı karşıya geldiğimizi unutmamalıyız! Sağlık Bakanı Sn. Fahrettin Koca’nın ifadesiyle, “Bu bir halk sağlığı savaşıdır” diye tanımlamaktadır. Halk sağlığı öncelikli olmakla birlikte çok boyutlu sorunları da beraberinde getirdiğinden ben “İkinci Kurtuluş Savaşı” diye tanımlamak istiyorum.
Vatandaşına her türlü desteği sağlamak, sosyal devletin görevi olmakla birlikte, Devlet ile birlikte az veya çok imkânı olan herkesin bu mücadelede katkısı olmalıdır. Hiç kimse aç ve açıkta bırakılmamalıdır. Allah korusun! Olmayan bir devlette canın ya da malın kime faydası olabilir ki? Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı'ndaki destansı mücadele gibi hareket edilmelidir. Fert fert, herkes elinden gelenin en iyisini yapmalıdır. Bilim adamlarımız, mühendislerimiz, güvenlik görevlilerimiz, stratejistlerimiz, siyasiler, bürokratlar, işçiler, memurlar, kuruluşlar, hâsılı herkes üstün çaba göstermelidir, göstereceklerine de inanıyorum.
Kadim Medeniyetimizde var olan, Ahi Evran, Hacı Bektaş-ı Veli, Mevlana, Yunus Emre, öncü bir kadın teşkilatı olan Bacıyan-ı Rum gibi pek çok öğretiden dersler alabiliriz! Birbiriyle çekişme içine girmeden, bilakis tamamlayarak; sevgi, iyilik, dayanışma ve biz anlayışı ile hareket etmeliyiz, ediyoruz. Her zorlukta olduğu gibi, milli ve manevi değerlerimiz ile sosyal dayanışmayı hep beraber sağlıyoruz. Ancak, ideolojik ayrımlar, bireysel istek ve zevkler yerine milli birlik ve beraberlik mutlak surette sağlanmalıdır! Kişisel menfaat ve siyasi ikbal derdine düşülmeden, aklıselim ile hareket ederek, panik yapmadan ve elbirliğiyle başaracağımıza kimsenin kuşkusu olmamalıdır.
Bu zorlu süreçte Devlet’imizin ilgili kurumları, sivil toplum kuruluşları (STK), alan uzmanları ve aileler olarak korona virüsle ilgili toplumun tüm kesimlerini doğru bir şekilde ve daha çok bilgilendirmeliyiz. Alınması gereken tedbirler konusunda her birimiz daha aktif rol almalıyız. Sağlık, güvenlik, belediye, Kızılay, Afad gibi pek çok kurum ve kuruluş çalışanları, sorumluluklarını canhıraş bir şekilde yerine getirmektedirler. İşverenler, meslek örgütleri, sendikalar, dernekler, vakıflar ve alan uzmanları da hayatın her alanına etki eden bu salgının, bireysel ve toplumsal travmaya dönüşmemesi için özel çaba göstermelidirler.
Ülkemizin bu süreç ile birlikte ekonomik kaosa sürüklenmemesi için, özel sektör başta olmak üzere, üretmeye devam etmek zorunda olan herkesi kutluyorum. Ancak, işveren, yönetici ve çalışanları söz ve davranışlarımızla psikolojilerini bozarak-mobbing yaparak lütfen incitmeyelim! Her birinin insan olduğu ve yüce bir değer olduğu unutulmadan, her türlü sağlık tedbiri alınmalıdır. Ekmeği için çalışan herkes aynı zamanda bu ülke için çalışmaktadır ve benim için birer isimsiz kahramanlardır.
İçinde bulunduğumuz durum zorlu olmakla beraber, korku ve panik katsayısı çok daha fazla yaşanmaktadır! Bir önceki “İNFODEMİ” (Bilgi Kirliliği) yazımda önemle belirttiğim gibi, sosyal medya başta olmak üzere, her söze ve paylaşıma kanılmamalıdır! Ülke, Dünya ve insanlık tarihte görülmeyen bir salgında olmasına rağmen; korku ve panik yaratmak amacıyla art niyetli ve yalan bilgiyi kasıtlı olarak yayanlar, fırsatçı bir anlayış ile fahiş fiyatlandırma yapanlar, çalışanları ve devleti zaafa düşürecek tutum ve eylemlerde bulunanlar, kıtlıktaymış gibi ihtiyacının aşırı üstünde stoklama yapanlar, toplumsal sorunları çözme bilgi ve beceriye sahip iken esirgeyenleri tarih asla affetmeyecektir!
Dünya’yı kasıp kavuran korona virüsü ile ilgili yapılmakta olan bu dezenformasyonu anlayabilmek için, Dünya’da yaşananlara da bakmakta fayda vardır. Sadece ülkemizde olanları değil, Dünya’da olup bitenleri de gözlemleyerek daha geniş bir pencereden değerlendirmemiz gerektiğini unutmamalıyız! Bu aşağıdaki iki husus için geçerlidir.
1. Korona virüsü ve Pandemi
2. Para piyasaları ve ekonomi
ABD Merkez Bankası FED’in aldığı kararlara dikkatle bakmalıyız. Örneğin, 2,4 trilyon para basması ve faizleri sıfıra indirmesi. Dünya Borsalarındaki düşüşe de göz atılmalıdır. %40 oranında şimdilik kayıplara yol açtı. Ayrıca, Dünya’nın tamamı pandemi karşısında çaresiz duruma düşmüşlerdir. Ülkemiz, hayran bırakıldığımız/olduklarımızla kıyaslanmalıdır!
MEYAD Dinamik Bir STK Olarak Toplumsal Görevlerine Devam Ediyor
Dinamik bir STK olan Mobbing Eğitim Yardım Araştırma Derneği (MEYAD), 2015 yılından bu yana “Toplumsal Bilinçlenme, Toplumsal Uzlaşı ve Çalışma Hayatına Katkı İçin Çalışıyoruz” diyerek birçok hizmetlerde bulundu. Bireysel ve toplumsal sağlığımız için zorunlu olarak “hayat eve sığar” çağrısına uyarak, evde üretmeye devam ediyoruz. Teknolojik araçlarla mobbing mağdurlarına olan desteklerimizin yanı sıra, bireysel ve toplumsal travma yaşanmaması için de önemli bir gayretin içerisindeyiz. Gayretimizin, bu yazımızı ve diğer yazılarımızı takip edebilenler tarafından anlaşılacağını düşünüyoruz. Üyelerimiz ile toplumun tüm kesimlerine özellikle psikolojik/ruhsal sağlımızın korunması amacıyla ulaşmaya çalışmaktayız. Bu salgında ve sonrasında, her zaman hizmetkâr olmaktan gurur duyduğumuz Devletimiz ve Milletimizin en az zarar ve ziyan ile atlatması için çaba sarf etmek, her birimiz için tarihi, manevi ve insani bir yükümlülüktür.
Ümitsizliğe kapılmadan, her gecenin bir şafağı, her yokuşun bir inişi olduğu unutulmamalıdır. Suat Taşer’in dediği gibi “Serçe kuşu gibidir umut; dal yorulur, serçe yorulmaz.” Gök kubbede hoş sada bırakanlara selam olsun. Sağlıklı ve aydınlık yarınlarda buluşmak dileğiyle...
#EvdeKal #TedbirlereUyalım #BizBizeYeteriz #BirlikteBaşaracağız #EbediYaşaTürkiyem
İsmail Akgün
Mobbing Eğitim Yardım Araştırma Derneği (MEYAD)
Genel Başkanı, Eğitimci, Yazar, Mobbing Bilirkişisi (akgismail@gmail.com)