Türkiye, Uluslararası Medenî ve Siyasî Haklar Sözleşmesi’ne 2003 yılında taraf oldu. Sözleşmenin öngördüğü denetim mekanizmalarından biri de taraf devletlerin belli aralıklarla sözleşmenin denetim organı olan İnsan Hakları Komitesi’ne, sözleşmede güvence altına alınan hakların uygulanmasına ilişkin raporlar sunmaktır.
Türkiye ilk raporunu 2012 yılında sunmuş ve bu rapor İnsan Hakları Komitesinin 15 Ekim-2 Kasım 2012 tarihlerinde yapılan 106. oturumunda görüşülmüş, komite rapora ilişkin gözlemlerini ise 3 Kasım 2012 tarihinde yayınlamıştır.
Türkiye, ikinci raporunu da 2022 yılında komiteye sunmuştur. Türkiye’nin ikinci raporu komitenin 23-24 Ekim 2024 tarihlerinde yapılan 4162. ve 4163. toplantılarında görüşülmüş ve komite 5 Kasım 2024 tarihinde yapılan 4179. toplantısında rapora ilişkin sonuç gözlemlerini kabul etmiştir.
Komitenin gözlemleri ise 7 Kasım 2024 tarihinde yayınlanmıştır. Raporun görüşülmesinden önce Türkiye sivil toplumu komiteye çeşitli insan hakları sorunlarıyla ilgili olarak 70 civarında sunumda bulunmuş ve komite üyelerini insan hakları sorunları konusunda bilgilendirmeye çalışmıştır. Şimdi sivil toplum örgütlerinin raporda yer alan önerilerin yerine getirilip getirilmediğini izlemesi ve raporlaması büyük önem taşımaktadır.
Komitenin son Gözlem Raporu 15 sayfa ve 69 paragraftan oluşmaktadır. Türkiye’nin temel insan hakları sorunlarının neredeyse hepsinin özüne değinilmiştir. Raporda Türkiye’nin sözleşmenin azınlık haklarını güvence altına alan 27. maddesine ilişkin çekincesinin kaldırılması yönündeki talebin yerine getirilmemesi nedeniyle duyulan kaygı dile getiriliyor ve komite çekincelerin kaldırılması yönündeki talebini yinelemektedir.
Olağanüstü hâl yönetimi altında kabul edilen 2017 Anayasa değişiklikleri ile yürütmenin yetkilerinin yasama ve yargının aleyhine olarak aşırı derecede artırıldığı ve kuvvetler ayrılığı ve hesap verebilirliğin ortadan kaldırıldığı vurgulanarak, yapılacak yasal değişikliklerle kuvvetler ayrılığının ve hesap verebilirliğin güvence altına alınması tavsiye edilmektedir. Özellikle de yasal çerçevede ve uygulamada yargının tam bağımsızlığının ve tarafsızlığının sağlanması gerektiği belirtilmektedir.
Raporda ayrıca Türk hükümetinin 2021 ve 2023 tarihli İnsan Hakları Eylem Planlarında yargının bağımsız bir şekilde işlemesini sağlayacak ve terör mevzuatının muhalifleri susturmak için kötüye kullanılmasını engelleyecek etkili tedbirlere yer verilmediği belirtilerek, yeni hazırlanacak eylem planlarında bu hususlara yer verilmesi tavsiye edilmektedir.
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun yapısının tarafsız ve çoğulcu olmaması ile cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayalı ayrımcılık şikâyetlerini incelememesi eleştiri konusu yapılıyor. Her türlü ayrımcılığın, nefret söylemi ve nefret suçunun etkili bir şekilde soruşturulması, faillerin yargılanması, suçlu bulunanların uygun şekilde cezalandırılması ve mağdurlar için hukukî yolların açılması öneriliyor.
Olağanüstü hal durumunda sözleşmedeki haklara saygı gösterilmesi, insan haklarını kısıtlayan her türlü tedbirin istisnaî, geçici, ayrımcı olmayan, orantılı ve kesinlikle gerekli olması ve bağımsız yargı denetimine tâbi olmasının güvence altına alınması gerektiği, ayrıca olağanüstü hal sırasında işlenen insan hakları ihlallerine ilişkin tüm iddiaların derhal bağımsız, tarafsız ve etkili bir şekilde soruşturulması, sorumluların usulüne uygun olarak yargılanması ve cezalandırılması ve mağdurlara tazminat ödenmesi tavsiye ediliyor.
Raporda ayrıca şu hususlarda da tavsiyeler yer alıyor: Terörle mücadelenin hukuka uygun yürütülmesi, terör mevzuatının öngörülebilir hale getirilmesi ve kötüye kullanılmasının engellenmesi; kadına karşı her türlü şiddetin önlenmesi için yasal ve idari tedbirlerin alınması, faillerin cezalandırılması, mağdurların desteklenmesi; her seviyede yolsuzluğun önlenmesi ve yolsuzluk iddialarının araştırılması için gerekli önlemlerin alınması; zorla kayıp ve kaçırılma vakalarının etkili bir şekilde araştırılması, soruşturulması ve faillerin cezalandırılması, bu tür eylemlere karışan istihbarat elemanlarına dokunulmazlık sağlayan yasal düzenlemelerin ortadan kaldırılması; işkence ve kötü muamelenin ortadan kaldırılması için bu tür iddiaların etkili bir şekilde soruşturulması, faillerin cezalandırılması, mağdurlara destek sağlanması; haksız göz altı ve tutuklamaların ortadan kaldırılması için gerekli tedbirlerin alınması, tutuklama yerine daha hafif tedbirlerin uygulanması, tutuklulara sözleşmede öngörülen hakların sağlanması; insan kaçakçılığının önlenmesi için her türlü tedbirin alınması; göçmen, mülteci ve sığınmacıların haklarının güvence altına alınması; adil yargılanma hakkının güvence altına alınması için öncelikle yargı bağımsızlığının güvence altına alınması, savcılığın işlevsel özerkliğinin sağlanması, bu çerçevede HSK’nın bağımsızlığını ve çoğulculuğunu sağlayacak şekilde yeniden yapılandırılması, hâkim ve savcı atamalarının, terfi ve tayinlerinin liyakati esas alacak şekilde objektif ölçütlere göre yapılması, yargılamalarda usulî güvencelere uyulması, kamu görevinden çıkarılanlara uluslararası standartlara uygun bir yargısal denetim güvencesi sağlanması ve keyfi olarak çıkarıldığı tespit edilenlerin göreve iadesi; özel hayatın gizliliğini güvence altına almak üzere veri güvenliğinin sağlanması, keyfi müdahalelerin önlenmesi; inanç özgürlüğü konusunda vicdani ret hakkının tanınması, TCK’nın (‘’halkı askerlikten soğutma’’ suçunu düzenleyen) 318. maddesinin kaldırılması, azınlıkların inanç özgürlüğüne yönelik kısıtlamaların kaldırılması; insan hakları savunucularına yönelik baskıların, gereksiz soruşturmaların önlenmesi; ifade özgürlüğüne yönelik baskıların ortadan kaldırılması, gereksiz erişim engellemelerine son verilmesi, hakaretin suç olmaktan çıkarılması; örgütlenme ve toplanma özgürlüklerinin kullanılmasına yönelik müdahalelerin ortadan kaldırılması. Komite, özellikle üç konuya ilişkin (yargı bağımsızlığı, adil yargılanma hakkı ve örgütlenme özgürlüğü konusundaki) tavsiyelerin yerine getirilip getirilmediği ile ilgili olarak Hükümetin 8 Kasım 2027 tarihine kadar bilgi vermesini istiyor.
Hükümetin bir sonraki raporu ise 2031 yılında sunması gerekiyor. Komitenin sonraki Değerlendirmesi ise 2032 yılında yapılacak.
Hukukun tam işlediği ve Avrupalıların sürekli ödev verdiği bir ülke olmaktan kurtulduğumuz bir Türkiye hayal ediyorum.